10:45

Kerki hakda söhbet açsak...

Категория: Taryhy makalalar | Просмотров: 464 | Добавил: Hаwеrаn | Теги: Şirli Hudaýnazarow | Рейтинг: 5.0/1
Awtoryň başga makalalary

Taryhy makalalar bölümiň başga makalalary


Teswirleriň ählisi: 11
0
1 Mahymm  
312
Türklerde Ymam Maruf Kerki barada bir kino hem bar. Ikisi bir adammyka?
https://www.biyografi.net/kisiayrinti.asp?kisiid=2608

0
2 Mahymm  
312
MARUF-I KERHI, mutasavvıf

Adı Maruf bin Firuz olup, künyesi Ebu Mahfuz’dur. Doğum tarihi bilinmemektedir.
Bağdat’ın Kerh beldesinden olduğu için Kerhi denildi ve Maruf-i Kerhi olarak tanındı.
Maruf-i Kerhi’nin babası ve annesi Hıristiyandı. Çocukluğunda onu bir papaza gönderip, Hıristiyanlığı öğretmek istediler. Gittiği kişi Teslis akidesini göre tanrı üçtür dedi. Maruf-i Kerhi Allah birdir dedi. Papaz düşüncesini kabul etmek için onu dövdü.
Maruf-i Kerhi Allah birdir dedi.
Bu uygulamalardan sonra ailesini terketti.
İmamı Ali Rıza’nın yanına giderek Müslümanlığı öğrendi. Sonra tekrar ailesine dönüp babasının ve annesinin de Müslüman olmalarına neden oldu.
Daha sonra Davud-i Tai’den ilim ve feyz aldı. Tasavvufta çok yükselip, insanları irşad etti. Büyük velilerden Sırri-yi Sekati ondan ders ve feyz alarak yetişti.
815 yılında Bağdat’ta vefat etti.

0
3 Mahymm  
312
● Maruf-i Kerhi'nin sözleri:

“Kulun malayani (boş ve faidesiz) konuşması, Allahu Teala’nın onu zelil ve yalnız bırakmasının alametidir.”

“Evliyanın üç alameti vardır. Düşüncesi Hak ola, işleyeceği işi Hak ile işleye, meşguliyeti daima Hak ile ola.”

“Üstün olmak sevdasında olan, ebedi olarak felah bulmaz ve kurtulamaz.”

“İstenmeden ve karşılık beklemeden vermeye çalış.”

“Amelsiz Cennet’i istemek ve rahmet ummak, cahillik ve ahmaklıktır.”

“Dünya dört şeyden ibarettir. Mal, söz, uyku ve yemek. Mal, insanı Allahu Teala’ya isyan ettirir. Söz, insanı Allahu Teala’dan başka şeylerle oyalar. Uyku, insana Allahu Teala’yı unutturur. Yemek ise, insanın kalbini katılaştırır.”

Mertliğin alameti üçtür: “Hilafsız tam bir vefa, istenmeden vermek ve kendisine cömertlik, iyilik yapılmadan başkalarını medh etmek.” buyurdu.

“Allahu Teala bir kuluna iyilik murad ederse, hayırlı amel kapısını açar, söz kapısını kapar. Kişinin işe yaramaz söz konuşması bedbahtlıktır. Kötülük murad ettiğinde bunların aksini yapar.”

“Salihler için çokluğun, sıddıklar için azlığın önemi yoktur.”

“İlim sahibi, ilmiyle amil olduğu takdirde, bütün müminlerin kalbi onun olur.”

Birgün, bazı kimselerle Dicle kenarındaki bir hurmalıkta oturuyorlardı. Dicle’nin yukarısından bir kayığın geldiğini gördüler. Kayıkta birkaç kişi içki içip nara atıyordu. Bu nahoş manzara karşısında, yanındakiler; “Efendim bir dua edin de, Allahu Teala bunları bu nehirde boğsun ve insanlar onların zararlarından kurtulsun.” dediler. O; “Ya Rabbi! Sen bu kullarını dünyada neşelendirdiğin gibi ahirette de neşelendir.” buyurdu. Yanındakiler; “Bu duanın mana ve sırrını anlıyamadık.” dediler. Bunun üzerine; “Benim söylediğimi Allahu Teala bilir. Bekleyin şimdi sırrı açığa çıkar.” buyurdu. Biraz daha yaklaştıklarında, Maruf-i Kerhi’yi görünce, sazlarını kırdılar, şaraplarını döktüler ve titremeye başladılar. Maruf’un el ve ayaklarına kapanıp tövbe ettiler. Maruf-i Kerhi; “Gördüğünüz gibi herkesin istediği oldu; ne onlar boğuldu, ne de bir kimse onlardan rahatsız oldu.” buyurdular.
Maruf-i Kerhi herkese iyi ve hoş muamelede bulunurdu. Vefat ettikten sonra, Hıristiyanlar ve Yahudiler onun kendilerinden olduğunu iddia ettiler. Müslümanlar ise; “O bizdendir.” dediler. Bu iddialar üzerine hizmetçilerinden biri gelip; “Efendimizin bize şöyle bir vasiyeti var.” “Benim cenazemi yerden kim kaldırırsa ben o zümredenim.” buyurdu dedi. Hıristiyan ve Yahudiler geldiler. Mübarek cenazesini yerden kaldıramadılar. Müslümanlar cenazesini kaldırdılar ve oraya defnettiler.

0
4 Mahymm  
312
● HAKKINDA YAZILANLAR

Ma’rûf-i Kerhi Hakkında

Ma’ruf bin Firûz, İranlı bir ailenin çocuğudur. Annesi ve babası Hıristiyandır. Onun da kendileri gibi dindar bir Hıristiyan olmasını çok isterler. Kardeşleri ile birlikte kilise mektebine gönderirler. Ma’ruf farklı bir çocuktur. Mutidir ama öyle her anlatılana boyun eğmez ve gönlüne yatmayan şeyi kabullenemez. Nitekim “Baba, Oğul, Ruh-ül Kuds” üçlemesini içine sindiremez. Bu konu üzerinde çok düşünür ve sorduğu sorularla rahibi bunaltır. Aldığı cevaplar yeni izahlara muhtaçtır ve sadece sorularını çoğaltır. Rahip bu çocuğun karşısında izahlarının basit, mantığının sığ kaldığını hisseder. Disiplini sağlamak için onu konuşmaktan men eder. Ama zeki çocuk ne yapar yapar sözü mevzuya getirir. Rahibe göre tek çözüm kalır: Dayak. O da öyle yapar, Ma’ruf’u ibreti âlem için falakaya çeker, yoruluncaya kadar döver.
Şimdi Ma’ruf’u evde yeni sıkıntılar bekler. Zira babası gibi saf insanlar bir rahibe kafa tutulabileceğini düşünemez ve böyle bir cürmü işleyeni affetmezler.

0
5 Mahymm  
312
● O diyardan gider olur

Ma’ruf biran kendini çok yalnız hisseder, alır başını uzaklara gider. O devirde yokluk kıtlık vardır. Hayat herkes için zor ama evini terkeden bir çocuk için daha zordur. Niye öyle yapar bilinmez, Kûfe’ye yönelir. Hava sıcak, yollar dikenli ve taşlıdır. Elbiseleri ipliklenir, çarıkları parçalanır. O yıllarda yolcular mescidlerde mola verirler. Hem namaz kılar, hem de bir miktar dinlenirler.
Müslümanlar yolcu duasının makbûl olduğuna inanır misafirlere ekmek, şerbet ya da meyve ikram ederler. Sofralarına oturanlara meşreplerini ve mezheplerini sormazlar. Kim olsa koluna girer, “Lütfen buyrun” derler. Bu karşılıksız hizmet Ma’ruf’u çok etkiler. Artık sadece mescidlere sokulur. Kah hasır üstünde uyur, kah sofralarına oturur.
Küçük çocuk yorucu bir yolculuktan sonra Kûfe’ye varır. Yine gözüne kestirdiği bir mescide yaklaşır. Şadırvanda elini yüzünü yıkar. Artık bitmiştir, eğer içeride bir kuytu bulabilir ve azıcık kestirebilirse kendini iyi hissedecektir. Sessizce girip bir köşeye çekilir. O sıra sevimli bir zat talebeleri ile ders yapmaktadır. Nur yüzlü âlim sanki kendisini anlatır. “Kim Allah’tan yüz çevirirse, Allah da ondan yüz çevirir. Ama kim Allah’ı (Celle Celalüh) arzular ve ona koşarsa Rabbimiz onu rahmetiyle karşılar” der. Bu sözler Ma’ruf’a çok tesir eder. Nasıl etmesin o zat velilerin önderlerinden İbn-i Semmak hazretleridir. Ma’ruf çekildiği kuytuda için için ağlamaya başlar. “Ya Rabbi” der, “Sen, beni benden iyi biliyorsun. Sana kavuşturacak yol ne ise onu nasip eyle.”

0
6 Mahymm  
312
● Ehli beyt ile içiçe

İşte tam o sırada İbn-i Semmak Hazretleri susar. Ortalıkta uzunca sayılacak bir sessizlik olur. Mübarek birden etrafına bakınır ve “İran’dan gelen genç de kim?” diye sorar. Cemaat dönüp Ma’ruf’a bakar. Ma’ruf ayağa kalkar. İbn-i Semmak “Merhaba” der, “Merhaba ey Rabbini arayan. Merhaba ey Allahın muhabbetine mazhar olan” kucaklaşmaları o kadar hislidir ki Ma’ruf da büyük veli de ağlar. İbn-i Semmak çocuğu bağrına basar ve sen “Rahibe ve babana aldırma” der, “dua et, onlar da kurtulsunlar!” Ma’ruf hayretler içindedir, çünkü başından geçenleri kimseye söylememiştir. İbn-i Semmak onu elinden tutar Ehl-i beytin büyüklerinden İmam-ı Ali Rıza’nın yanına götürür. Efendimiz’in (sallallahü aleyhi ve sellem) nurlu torununu görünce zerre kadar acabası kalmaz. Bütün tereddütleri eriyip gider, büyük bir teslimiyet ve tarifsiz bir aşkla kelimeyi şehadet söyler.
Ya anası babası Ma’ruf, Kûfe’de ciddi bir eğitimden geçer. İmam-ı Ali Rıza’nın çocuklarıyla birlikte büyüdüğü için aileden sayılır. İmam-ı Ali Rıza “O neseb bakımından değilse de huy ve muhabbet bakımından Ehl-i beyttendir. Nasıl ki ceddimiz Selmân-ı Farisi’yi ilhak edip Ehl-i beytten saydı Ma’rûf da bizdendir.”
Allahü teâlâ bazı kullarını seçer ve sever. Onların üstüne nisan yağmuru gibi nimet yağdırır ki Ma’rûf bunlardan biridir. Nitekim bir zaman sonra Dâvûd-i Tâî gibi bir velinin dizi dibine oturur. Gökler duvak duvak açılır, hallere ve sırlara kavuşur.
Ma’rûf-ı Kerhi yıllar sonra memleketine döner. Köyleri yine bakımsız, yolları yine tozludur. Evleri daha bir viranlamıştır. Annesi, babası onu hasretle kucaklar. Kardeşleri etrafına toplanırlar. Onu fazla üzmez topyekun Müslüman olurlar. Ma’ruf-i Kerhi rahibi de ziyaret eder. Yaşlı adam pişmandır, mahçuptur. Ma’ruf “özre ne gerek” buyurur “sen bana yaptığın iyiliğin büyüklüğünü bir bilsen?” Netice’de hepsi iman ederler. Kırk yıllık rahip sarar sarığını, mihraba geçer.
Ma’rûf-i Kerhi bir zaman sonra Bağdat velileri arasında zikredilir ki Zekeriyya bin Yahya ve Sırrîyi Sekâtî gibi zirveleri o yetiştirir. Ahmed bin Hanbel gibi bir müctehid bile bazı meseleleri ona getirir. Onun yanında diz çöker ve edebinden sesi zor işitilir. Bağdatlılar onu çok severler. Zira o Allah’ın izniyle öldükten sonra bile feyz ve nasihat veren dört veliden biridir. (Diğerleri Ahmed bin Hanbel, Bişr-i Hafi ve Mansur bin Ammâr’dır) Mesela Sırrîyi Sekâtî Hazretleri onun kabrine sıkça gider. Elbette Allahü teâlâ’dan ister ama onun hatırını vesile eder.

0
7 Mahymm  
312
● Beddua yerine dua...

Ma’rûf-ı Kerhi Hazretleri bir gün talebelerini toplar Dicle kenarındaki hurmalıklara çekilir sohbet ederler. Bu esnada nehirden bir kayık geçer. İçinde birkaç bıçkın genç. Hem içki içerler, hem şarkı söylerler. Bir ara hepten şirazeden çıkar, naralar atarlar. Talebeler bu edepsizliğe çok bozulur. Hatta içlerinden bazıları “Ah şu kayık bir devrilse de” derler, “günlerini görseler”. Ardarda patlayan kahkahalardan ders yapılamaz olunca mübarek o yana döner. Ellerini açar ve “Ya Rabbi” der, “Sen bu kullarını dünyada neşelendirdiğin gibi ahirette de neşelendir. Onlara hidayet ve istikamet nasip eyle.” İşte tam o sıra gençlerden biri sahildeki sohbetin farkına varır, arkadaşlarını uyarır. Mübareği görünce derlenir toparlanırlar. Hatta sazlarını kırar, destileri suya atarlar. Mahçup mahçup gelir Şeyh Mar’uf’un ellerine kapanırlar. O günden sonra sohbetin müdavimlerinden olurlar.

■ Paylaşılamayan velî

Mar’uf-ı Kerhi Hazretlerini sadece Müslümanlar değil, Hıristiyanlar da çok sever. Bir defasında bunlardan biri gelir, “çocuk sahibi olabilmek” için dua ister. Büyük veli bir fırsatını bulup onu zarif bir şekilde İslâm’a davet eder. Adam “İyi ama” der, “ben buraya din değiştirmeye gelmedimki. İstediğim sadece bir evlad”
- Allah sana hayırlı bir evlad nasip etsin. Onun elinden imana gelesin.
Çok geçmez, adamcağızın çok akıllı bir oğlu olur. Okul çağı gelince onu kilise mektebine gönderir. Rahip ilk gün teslisi anlatır ama çocuk bir tuhaf olur. “Hayır” der, “kalbim daralıyor, dilim söylemiyor.”
-Tamam, bunları sonra konuşuruz. Şimdi alfabeye geçelim. Haydi bana harfleri oku.
Çocuk bir şiir okur ki ilk beyit elif, beyle başlar son beyit lamelif, ye ile biter. Her mısra Allahü teâlânın sıfatlarını ve Muhammed Aleyhisselamın meziyetlerini anlatır ki sanatlarla doludur. Çocuk, alfabeyi bitirip devam eder. “Ağlatan, güldüren, öldüren, dirilten Allah’a yemin ederim ki / O’nun kapısından başkasına giden mutlaka zarar etti/ Ondan başkasından ne zarar gelebilir, ne fayda/ Kul isyan eder, örter âliyyul âlâ.
Rahip bu sözleri söyleyeni değil söyleteni arar ve doğruyu bulur. Çocuğun babasını da İslâm’a davet eder. Adamcağız itiraz etmez zira yıllar evvel Şeyh Ma’ruf’un ettiği dua kulaklarında çınlamaktadır.
Ma’ruf-i Kerhi Hazretleri ölümü yaklaştığında vefakâr talebesi Sırrıyî Sekati’ye döner ve “Ben ölünce üzerimdeki gömleği fakirlere ver” der. Biliyor musunuz zaten bütün serveti o gömlektir. Hasılı bu âlemden geldiği gibi gider.
Mübarek kimseyi kırmaz ve herkese insanca muamele eder. Bu yüzden onu herkes sever. Komşuları cenazesini paylaşamazlar. Hıristiyanlar ve Yahudiler de gelir onu kendi mezarlıklarına defnetmeye kalkışırlar. Ancak tabutu yerinden bile oynatamazlar, halbuki Müslümanlar el attığında naaş tüy gibi hafifler ve kuş gibi uçar. Orada bulunanlar topyekün müslüman olurlar.

0
8 Hаwеrаn  
245
Awtoryñ hem makalasynda aydylyşy ýaly makalada aýdylanlar gutarnykly maglumatlar däl. Teswirde görkezen maglumatlaryñdan habarym bar, @Mahym uýam. Ymam Maruf Kerki hakyndaky "Oduñ tabyn bolan güni" ("Ateşin teslim olduğu gün") çeper kinofilmine-de tomaşa edipdim.

0
9 Hаwеrаn  
245
Kerki adynyñ gelip çykyşy barada başga-da maglumatlar ýok däl. Lebaply bir asly baýatlardan bir işdeşimiz Kerkiniñ Ahameni patyşasy Kiriñ (Kir, Kirkus) ady bilen baglanyşyklydygyny, onuñ bu ýerde harby berkitme gurap massagetleriñ zenan patyşasy Tomirise garşy uruşandygyny barada halk arasynda gûrrüñlerin bardygyny aýdypdy.

0
10 Hаwеrаn  
245
Ýöne Yrakdaky Kerh diýen ýeriniñ Türkmenistandaky Kerki bilen baglanyşykly bolup biler. Sebäbi Yrak baýat türkmenleriniñ oturan, ýaşan ýerleri. Geçmişde tûrkmen taypalary haysy yurda göçûp gitse, taze baran yerine öñki obasynyñ ya-da tiresinim ady bilen göçüp gidipdir. Muña Azerbayjandaky, Turkiyedäki yer-yurt atlarynyñ Türkmenistanda duş gelyan yer-yurt atlar bilen deñ gelmegi hem güwä geçýär.

0
11 Hаwеrаn  
245
Wikipediýanyñ rus dilindäki wersiýasy Kerkiniñ taryhyny Ymam Maruf Kerkiniñ döwründen biraz bärräge çekip: "Керки известен с X века" diýse türk dilindäki wersiýasy Kerkiniñ ady barada şeýle gyzykly maglumaty berýär: "Şehrin eski adı olan Kerki, Farsça'daki 'sağır dağ' anlamına gelen 'Karkuh' (کرکوه) isminin Türkçeleşmiş halidir".

Teswiri diňe saýta agza bolan ulanjylar goşup bilýär.
[ Agza bol | Saýta gir ]