12:45 60-njy ýyllar we ondan soñky türk prozasy | |
1960 ve SONRASI TÜRK HIKAYECILIĞI
Edebiýaty öwreniş
• 1950 Kuşağının Varoluşçu Bunalımını İçeren Hikayeler 1946 seçimlerinde iktidar olan Demokrat Parti, taşra muhafazakarlığı ile anti-kominist bir söylemi birleştirmiştir. Taşra kökenli hareketin ilk zaferi olan DP ve II.Dünya Savaşı’nın getirdiği yıkıcı etki özellikle yazarlarda yerel ve evrensel olarak içe dönüşü beraberinde getirmiştir. DP, kısa zaman sonra baskıcı bir çizgiye kavuşunca özellikle kentli yazarlar tarafından şehirde yaşayan ve bunalan insanların sorunlarını işleyen bir hikaye çizgisi oluşturmuşlardır. • Vüs’at O. Bener Durum hikayeciliğinin en güzel örneklerini veren Vüs’at Bener, hikayelerinde ölüm temasını özellikle işlemiştir. Bilinç akışı tekniğini çokça kullanan yazar, gündelik olayları, bilinçaltında biriktirdiği gerçek yaşam parçalarıyla birleştirme konusunda son derece başarılı olmuştur. Onun hikayelerinde hayatın içinde bir gözlemci gibi dolaşan insanlar; bir modern zaman yalnızlığı ve yabancılığı yaşarlar sürekli. Onun lokantalarda, sokaklarda, ev içlerinde ve dost sofralarında bir gölge gibi dolaşan kötümser karakterleri kendi yavan hayatlarından mütemadiyen sıkılır ve ölümü özlerler. Anlatımını çok katmanlılık üzerine kurar. Bu nedenle hikaye ve romanlarını okumak dikkat ve çaba istemektedir. Buzul Çağının Virüsü önemli bir romanıdır. Dost, Yaşamasız, Mızıkalı Yürüyüş gibi hikayeleri vardır. • FERİT EDGÜ Aydın kesimin uyumsuzluğunu, yalnızlığını anlatan hikâye ve romanlarıyla tanınmıştır. Eserlerinde “yalnız” olan karakterler vardır. Şiirsel bir hikaye dili kurmuştur. “O” romanından uyarlanmış Hakkari’de Bir Mevsim adlı eseri çok ses getirmiştir. Eylül’ün Gölgesinde Bir Yazdı adlı eseri de ses getirmiş bir hikayesidir. Bu hikaye hakkında Fethi Naci gayriinsanileşmiş durumumuzun izdüşümü der. • YUSUF ATILGAN Eserlerinde toplumla uzlaşamayan ve toplumda yalnız kalmış kişilerin içe dönük hallerini yansıtır. Anayurt Oteli adlı romanındaki Zebercet karakteri ile Aylak Adam adlı romandaki Bay C. böyle bir görüşün temsilcisidir. Ölmeden önce Bodur Minareden Öte adlı hikayesi ile öldükten sonra kenarda köşede kalmış hikayelerinin bir araya getirilmiş hali olan Canistan adlı hikayesi böyle bir görüşün temsilcisidir. • 50 Kuşağının İçinden Yükselen Kadın Duyarlılığı Tabuları yıkan ve klişeleri ters yüz eden, kadınlara yeni bir kişilik biçen hikayeler kadın yazarlar tarafından oluşturulmuştur. • NEZİHE MERİÇ Cumhuriyet döneminin ilk kadın hikaye yazarlarından olan Meriç, toplumsal normlar ile sıkışmış kadın tipini dile getirir. Öykülerindeki konular hem bireysel hem de toplumsaldır. Evlilik, kadın dünyası, aşk, yalnızlık, özgürlük, yaşama sevinci, 12 Mart dönemi, kuşak çatışmaları, yoksulluk ve göç onun tercih ettiği konulardır. Toplum içinde kendi iç yalnızlığını sürdüren genç kız ve kadınların bu yalnızlık psikolojilerini çözümlemede yoğunlaşır. Korsan Çıkmazı adlı romanı; Menekşeli Bilinç, Topal Koşma, Dumanaltı adlı hikayeleri bu minvalde verdiği eserlerdir. • LEYLA ERBİL Ülkemizden Nobel’e aday gösterilen ilk yazar olan Leyla Erbil, Nezihe Meriç’in aksine hayatla bağı zayıf olan kadınları işlemez. Deneysel ve isyankar bir dil kuran Erbil, Hallaç adlı hikaye kitabında bu tutumunu gösterir. Leyla Erbil, hikayelerinde erkek egemen yargı ve tutumlara karşı kadın duyarlılığını yükseltmiştir. Gecede adlı hikayesinde de Freudçu bir tutum sergiler. • TOMRİS UYAR Kadın duyarlılığını eserlerinde uygulayan ve bunu yaparken de farklı sanat dalları ile ilgiler kuran Tomris Uyar, yeni bir dil arayışının peşinde olmuştur. Eserlerinde hep iç çözümlemesi yapılan kadınlar vardır. O, herkesin gördüğü bir bütünün bir bölümünü kimsenin fark etmediği biçimde sunar. 1980 sonrası tamamen biçimsel bir arayışa kendisini vermiştir. Yürekte Bukağı, Ödeşmeler, Diz Boyu Papatyalar, Yaza Yolculuk gibi öyküleri bulunmaktadır. • KÖY ENSTİTÜLÜ YAZARLARIN KALEMİNDEN HİKAYELER 1940’ lı yıllarda özellikle ülke geneline yayılan Köy Enstitüleri ve buradan mezun olup köylere giden genç eğitmenler, yerleşmiş sömürü düzenine karşı gelmişlerdir. Özellikle ortaya çıkardıkları köy sorunları ve antiemperyalizme varan söylemleri nedeniyle sol kabul edilmişlerdir. Ancak II.Dünya Savaşı sonrası Türk- Amerikan yakınlaşmasına kurban giden Köy Enstitüleri, etkisini roman ve hikayede uzun süre göstermiştir. • Mahmut MAKAL Köy Enstitüsünü bitiren yazar, o zamanlar Niğde’ye bağlı bir ilçe olan Aksaray’da eğitmenlik yapar. Burada gördüklerini tüm çıplaklığıyla Varlık dergisine yazan Makal’ın bu çalışması Bizim Köy kitabında birleştirilmiştir. Fakirlik, sömürülme, açlık, batıl inançlar eserinde gözler önüne serilir. • Fakir BAYKURT Gerek romanlarında gerekse hikayelerinde Anadolu’yu ve Anadolu insanını tüm yönleriyle gözler önüne seren yazar özellikle romanlarıyla ön plana çıkmıştır. Yılanların Öcü romanında köydeki nüfuz gücü yüksek olan Haceli’ye karşı gelen Bayram’ı, Amerikan Sargısı adlı eserinde Amerika kültürünün bu topraklarda tutmayacağını, Tırpan’da çocuk gelin meselesini, Kaplumbağalar adlı romanında bürokrasi karşısında Anadolu insanını anlatmıştır. Hikayeleri de tema olarak bu minvaldedir. Çilli, Efendilik Savaşı, Dikenli Tel gibi hikayeleri vardır. • DURSUN AKÇAM Kuzeydoğu Anadolu’nun köy ve kasaba hayatını, dertlerini sergileyen, etkili ve yalın yazılarıyla, gazetelere, dergi ve kitaplara geçti. Daha çok, kırsal alanla ilgili gözlemlerini mizahi bir anlatımla öyküleştirmiştir. Kanlıdere’nin Kurtları adlı romanıyla ön plana çıkmıştır. Maral, Ölü Ekmeği, Köyden İndim Şehire, Generaller Birleşin gibi öyküleri vardır. • HALKÇI MİZAHİ ÇİZGİ Bu tür öykülerin yazarları genellikle gazeteci kökenlidir. Gazetecilikten getirdikleri bir açıklık ve akıcılıkla yazarlar. Hitap ettikleri kesim, ortalama okuryazar kitlesidir. Genel kabul sağlamak en iyi bildikleri şeydir. Bu yüzden eleştirel bir tavırla parti çekişmeleri, yolsuzluk, vurgunculuk ve çıkarcılık gibi aksaklıkları işlerler. Öykülerinde hitap ettiği kitlenin ahlak kaygısını, kötüye karşı öfkesini ve ezilene merhametini harekete geçirmeyi iyi bilirler. • MUZAFFER İZGÜ Köyden kente göç olgusunu, toplumun aksayan yönlerini yer yer taşlama üslubuyla yazdığı hikaye ve romanlarıyla ön plana çıkmıştır. Gecekondu, Zıkkımın Kökü, İlyas Efendi, Halo Dayı ve İki Öküz gibi romanları ; Deliye Her Gün Bayram, Devlet Babanın Tonton Çocuğu, Devletin Malı Deniz gibi hikayeleri vardır. • MUHAFAZAKAR SÖYLEM Geleneği ve dini, toplumsal sorunların önüne çıkaran yazarların oluşturduğu söylem hikayelere de yansımıştır. • SEVİNÇ ÇOKUM Muhafazakâr bir kültür milliyetçiliğiyle “bizi” yani Türk toplumunu oluşturan ahlakın ve geleneğin altını çizmeye çalışan bir tez canlılıkla öykülerini kurar. Onun ağırbaşlı, sıcak ama hüzünlü kişileri daima milli değerlerle çevrilmiş bir hayat yaşamak isterler. Rozalya Ana, Bölüşmek, Gece Kuşu Uzun Öter gibi hikayelerinde bir olaydan çok olayın kişiler üzerinde bıraktığı etkiyi anlatır. • TARIK BUĞRA Roman ve hikâyelerinde toplumumuzun tarihini, ortak değer yargılarını, sorunlarını işleyen yazar sanatın insanı yüceltmesi gerektiğini düşünmektedir. Küçük Ağa, Osmancık gibi romanlarında tarihi ele alan sanatçı özellikle tarihi yüceltici bir şekilde ele alır. Hikayelerinde ise kentte bir taşralı gözünden olaylara bakar. Oğlumuz, Yarın Diye Bir Şey Yoktur, İki Uyku Arasında gibi hikayeleri muhafazakar bir tutumla yazmıştır. • NURETTİN TOPÇU Romantik bir Anadoluculukla eserlerini veren Nurettin Topçu’nun tek hikaye eseri olan Taşralı, bu bakış açısıyla yazılmıştır. Hikayelerinde köylü ve kentli görgülerini ve hayat felsefelerini karşılaştırır. • Mustafa Necati SEPETÇİOĞLU İlk eserlerinde Türk tarihi, Türk kültürü, Yesevilik felsefesinin yüceltilmesi temalarını işlerken sonraki eserlerinde toplumsal değişimlerden bahseder. Abdürrezzak Efendi, Menevşeler Ölmemeli adlı yayımlanmış iki hikaye kitabı vardır. • Politik Söylem 12 Mart 1971 darbesi ve beraberinde DP iktidarının sona ermesi ile birlikte yeni bir politik söylem oluşmuştur. Bu dönem politik söylemi daha çok köy, kent, küçük kasaba yaşamı, uyumsuzluk ve umutsuzluklar ve emeğin sömürüsü çerçevesinde ilerlemiştir. • HALDUN TANER Tiyatrocu kimliği ile ön plana çıkan sanatçı mizahi boyutta bir toplumculuğun kapılarını aralamıştır. Zarif ve nüktedan bir mizahı vardır. Mizahını daima türedi zenginlere, sonradan görmelere, kalantorlara, cin olmadan adam çarpmaya çalışan kurnaz köylülere ve yükselmek için her şeyini feda etmeye hazır kadınlara yöneltir. Asıl vurgulamak istediği ise insani bozulmasının beraberinde sosyal çürümüşlüğü getirdiği tezidir. Tembellik, cahillik, kabalık, ikiyüzlülük, köşe dönmecilik, bencillik ve bayağılık her yerdedir. Şişhane’ye Yağmur Yağıyordu, On İkiye Bir Var, Sancho’nun Sabah Yürüyüşü, Konçinalar gibi hikayeleri vardır. • RIFAT ILGAZ Toplumsal bozulmaları ve yoksulluğu yer yer mizahi bir üslupla dile getirmiştir. Sabahattin Ali ve Aziz Nesin ile birlikte çıkardıkları Marko Paşa adlı mizahi dergide ele aldıkları konular ses getirmiştir. Karartma Geceleri, II.Dünya Savaşı sırasında geçen ve toplumsal baskıyı ele alan romanıdır. Hababam Sınıfı’nda ise eğitimdeki bozulmaları dile getirmiştir. Radarın Anahtarı, Don Kişot İstanbul’da, Nerde O Eski Ustalar gibi hikayeleri vardır. • FAİK BAYSAL Drina’da Son Gün adlı romanı ile Dünya Savaşı sırasında Yugoslavya’da yaşayan Türklerin acı dolu hikayesini anlatmış ve bu romanı büyük ses getirmiştir. Perşembe Adası adlı öyküsünde sefaleti, Sancı Meydanı adlı öyküsünde toplumsal mesajı ön plana almıştır. Ancak, Militan ve Elleri Sesinin Rengindeydi adlı öykülerinde bu isyancı ve sert tutumu yerini dinginliğe bırakmıştır. • Sosyal- Psikolojik Öykü Bireyi ve onun yabancılaşmasını sosyal bağlamları ile ele alır, onu ev, aile ve sokak gibi darlıklar içinde sunar. Bireyin toplumdan kaçışı kadar ona dönüşünü de anlatmaya değer bulur. Öykü kişilerinin psikolojilerini onu etkileyen toplumsal koşullar içinde sunan; yani toplumsal olanı psikolojik yansımaları ile ele alan bir tutumdur bu. Bildik toplumcu temaları bireysel hassasiyetleri ihmal etmeden anlatan; diğer bir deyişle bireyi toplumsal ve siyasal bir fon içinde anlatan bir öykü damarıdır. • ORHAN HANÇERLİOĞLU Toplumsal baskılar ve sınıf atlama çabaları nedeniyle istemedikleri bir hayatı yaşamaya zorlanan insanların bu hayattan kurtulma çabasını anlattığı 7.Gün adlı romanıyla ön plana çıkmıştır. Bunun yanı sıra Ali adlı romanında da toplum dışına itilmiş bir karakter olan Ali’ye toplum tarafından gerekli şanslar verildiğinde farklı görünümlere ulaşabileceğini, ötelenmenin nedeninin toplum olduğunu belirtir. İnsansız Şehir adlı hikayesinde DP döneminde geçen olayları hikaye eder. • Sabahattin Kudret AKSAL Vakalardan çok psikolojik tahlilleri ön plana alan, hikayelerinde otobiyografik öğeler ön plana basan bir yazardır. Ele aldığı kahramanlar Sait Faik’in ele aldığı kahramanlar gibi toplumun genellikle dışında kalan kişilerdir. Gazoz Ağacı adlı eseri en bilindik eseridir. • Peride CELAL Önceleri popüler aşk romanları yazar. Özellikle kentli, soylu kadınların aşklarını serüvenimsi bir kurgu ile anlatan pembe dizi romanları yazar. Ancak 1950’lerin sonunda psikolojik gerçekçi bir çizgiye kayar. Burjuva çevrelerine ilişkin sert eleştiriler yapar. Jaguar, Bir Hanım Efendinin Ölümü gibi hikayeleri çoğunlukla kadın duyarlılığını dile getirildiği eserlerdir. • GÖÇ VE GECEKONDU SORUNSALI DP döneminde gerçekleşen tarımda makineleşme ve beraberinde getirdiği kente göç, köy edebiyatı yerine merkez-kenar mahalle kavramını doğurmuştur. Bunun yanı sıra kültürel çerçeveye entegre edilemeyen göçmenler ve göçmenlerin ebeveynleri gibi olmak istemeyen çocukları kimlik arayışı çerçevesinde çoğu zaman ideolojik söylemleri benimsemişler, toplumsal kargaşa ve kaos ortamı germeye başlamıştır. • SEVGİ SOYSAL 12 Mart döneminde bir süre hapiste yatan Soysal, hapiste yazdığı Yenişirde Bir Öğle Vakti adlı romanı ile tanınmıştır. Aslen Selanik kökenli bir baba ve Alman bir annenin çocuğu olarak dünyaya gelen yazar, göç olgusunu en iyi bilen kadın yazarlardan olmuştur. Bütün hikayelerinin temelinde kadın vardır. Tante Rosa adlı hikayesinde teyzesini biyografik bir şekilde kaleme alır. Tutkulu Perçem’de ise kadın erkek ilişkilerinde erkeklere öfkeli bir kadını ele alır. Barış Adlı Çocuk’ta ise 12 Mart süreci dile getirilir. • FÜRÜZAN Parasız Yatılı, 47’liler gibi eserleri ile tanınmış olan Füruzan, küçük insan olarak geçen ortalama sessiz çoğunluğu anlatır. Kenar mahallelerin fakir ama bir duruşu olan insanlarıdır bunlar. İlk öykülerinden itibaren Almanya’ya giden işçileri, göçmenleri, gecekonduluları, kuşak çatışmalarını, saflıklarından muhterislerin tuzaklarına düşen geç kızları, aile içi ilişkileri ve örselenmiş çocuklukları anlatırken daima muhalif bir sestir. Hemen her öyküsünde bir hatıra ya da bir çağrışımın tetiklediği duygular ve durumların peşinden gider. Kuşatma, Gecenin Öteki Yüzü, Sevda Dolu Bir Yaz gibi hikayelerinde de bu tavır görülür. • Muhafazakar Söylemin İslami Duyarlılığa Dönüşmesi Hidayet Edebiyatı, Tebliğ Edebiyatı adı da verilen bu dönemi oluşturan yazarlar genellikle taşralı gençlerden oluşur. Özellikle kent yaşamını, getirdikleriyle ve gelenekselci yapıyı bozmasıyla eleştiren bu yazarlar hikaye ve romanlarında bu temayı işlemişlerdir. • SEZAİ KARAKOÇ Şiirde olduğu gibi hikayelerinde de maneviyatı maddiyatın önünde tutan sanatçı Hikâyeler I: Meydan Ortaya Çıktığında ve Hikâyeler II: Portreler’ de hep İslami hassasiyeti ön planda tutar. Kahramanları, hep bir hakikati dert edinmişlerdir. Kıssa geleneğini hatırlatacak kısa ve etkili hikayeler kaleme alır. • RASİM ÖZDENÖREN Romancı ve hikayeci kimliği ile ortaya çıkan Rasim Özdenören, Gül Yetiştiren Adam adlı romanı ile tanınmaktadır. Bu roman, Kurtuluş Savaşı’ndan itibaren evinden dışarı çıkmamış ve gül yetiştirmiş bir karakterin bir gün torununun isteği üzerine evden çıkması ile gördükleri ve sorgulamaları üzerine inşa edilmiştir. Maneviyatı ön plana alan yazar, kimlik arayışını tüm eserlerinin eksenine oturtur. Çok Sesli Bir Ölüm, Hastalar ve Işıklar, Çözülme, Ansızın Yola Çıkmak gibi hikayeleri Müslüman hassasiyetiyle kaleme alınmıştır. Mustafa KUTLU Kent yaşamının gelenek ve zarif hayat tarzından alıp götürdükleri ve yozlaşma temaları üzerine yoğunlaşmıştır. Onun orta sınıf kapitalizmine bakışı çağdaşı toplumcular gibi sosyalist değil, İslami’dir. Hak, emek ve sermaye ilişkisine, sosyo-ekonomik değil İslami duyarlılıklarla eğilir. Ya Tahammül Ya Sefer, Uzun Hikaye, Mavi Kuş, Yoksulluk İçimizde, Yokuşa Akan Sular gibi hikayeleri bu temalar üzerine yazılmıştır. • SAİT FAİK ÇİZGİSİNİ SÜRDÜRENLER DP ‘nin darbe sonucu devrilmesi ile sorunların bittiğini düşünen aydınlar, kısa zaman sonra bunun böyle olmayacağını anlar. İçe dönüş başlar ve hikayelerin minvali yeniden kesit hikayesine döner. • OKTAY AKBAL Bir gazeteci olarak dili en güzel şekilde kullanan Akbal, uzun süre Cumhuriyet gazetesinde yazdı. Onun hikayesi, olaylar değil anılar toplamıdı Dolayısıyla her hikayesinde Sait Faik tarzını sürdürür. Yaşanan zamandan mutlu değildir. Geçmiş zamanı arar. Önce Ekmekler Bozuldu adlı hikayesi böyle bir duyarlılığın sonucudur. • Selim İLERİ Nostalji, yalnızlık, hüzün, tevazu, eski İstanbul sinemaları, unutulan yazar ve şairleri hatırlatma çabası öykülerinin başat izleğidir. Sınıfsal çelişkilere ve sosyal travmalara değil; duygusal çatışmalara ve arada kalmış hallere odaklanarak Türk öyküsünün psikolojisini derinleştirmiştir. Karakterlerini genelde küçük burjuva aydınları, kırılgan genç kızlar ve dar gelirli ev hanımlarından seçer. Cumartesi Yalnızlığı, Pastırma Yazı gibi hikayelerinde bireysel temaları ele almıştır. • Bölgesel Sorunları İşleyenler Bulundukları bölgenin dilini,üslubunu,yaşam tarzını hikayeye yansıtan sanatçılar yeni bir hikaye anlayışı oluşturmuşlardır. • NECATİ CUMALI Mekânlarını Ege taşrasından seçen öyküler ve oyunlar yazar. Dila Hanım, Ay Büyürken Uyuyamam gibi romanları bireysel temaları ele alırken Susuz Yaz adlı hikayede ise adalet mekanizmalarındaki aksaklığı ve insan zaafları üzerine kurulmuştur. • Abbas SAYAR Yozgat başta olmak üzere İç Anadolu’ya hikayelerinde yer veren sanatçı, eserlerinde gözlem gücünü çokça kullanmıştır. Bunu konuşmalarına da yansıtmıştır. Yılkı Atı adlı eseri ile tanınmıştır. Yorganımı Sıkı Sar adlı hikayesi gözlem gücünden faydalanarak ele aldığı hikayelerden oluşur. • Postmodern Çizgide Eser Verenler 1980 darbesi sonucunda ortay çıkan depolitizasyon süreci ve toplumsallığın yerini bireyselliğe bırakması ile birlikte dünyada da var olan postmodern etki edebiyatımıza da yansımıştır. Edebi ürünleri birer oyundan ibaret görme, tüm mantıksal bağları ortadan kaldırma, bilinç akışı,üst kurmaca,metinler arasılık gibi ögelere önem veren bu tarz edebiyatımızda yankı uyandırmıştır. • OĞUZ ATAY Tutunamayanlar adlı romanı ile tanınan Oğuz ATAY, bu romanında arkadaşının intiharını araştırırken kendi hayatını sorgulayan ve kimliğini bulmak için uzaklaşan bir entelektüeli anlatır. Korkuyu Beklerken adlı hikayesinde de çirkinliklerin ve çıkar ilişkilerinin yaraladığı karakterler, kendilerini kuşatan sığlıklar içinde büyük bir iç bulantısı duyarlar. Yazar bu öykülerde imgelere, düşsel öğelere, fantezilere ve sembolik anlatımlara sıkça yer verir. • BİLGE KARASU Cümleleri kat kat anlamlı, göndermeleri derin ve kurgusu oylumludur. Bireyin açmazlarını; sevgi, dostluk, yalnızlık, tutku, inanç, korku ve ölüm karşısındaki sarsıntılarını yoğun bir imgesellikle anlatır. Felsefeden gelen düşünsel derinlikle herkes için oldukça sıradan olabilecek duygu ve durumları çok farklı yönleriyle yoklar. İlk kitabı “Troya’da Ölüm Vardı”, cinsellik ve eşcinsellik konularını irdeler. Bu nedenle çok ses getirmiştir. Uzun Sürmüş Bir Günün Akşamı, bir manastırdaki keşişlerin inançla inançsızlık arasındaki gidiş gelişlerini işler. • HASAN ALİ TOPTAŞ Ölü Zaman Gezginleri ve Geçmiş Şimdi Gelecek gibi iki temel hikaye kitabında ve genel olarak tüm eserlerinde olaylar rüya ile gerçek arasında gider gelir. Bütünlük ve süreklilikten uzak çağrışımlar ve sezgiler, birbirinin üstüne yığılmış gerçeküstü ve grotesk imgeler, zamanı ve mekânı fantastikleştirir. Sözle sözün anlattığı arasındaki birlik bozulur; gerçeklik sadece dilsel bir temsil halini alır. Rüya ve gerçeklikten kopuş çoğu hikayesinin omurgasını oluşturur. • Murathan MUNGAN Onun öykücülüğü, doğunun sözlü tahkiye geleneği ile batının kurguya dayanan yazılı geleneği arasında bir bileşimdir. Mitolojik motiflerin bugünün hayatını bile belirleyen imgelerinin peşine düşer öykülerinde. Evrensel insani temaları Mezopotamya imgeleri ve Anadolu folkloru ile sarmalayarak sunar. Ailesinin köklerinin bulunduğu Mardin’in taşıdığı farklı kültürel yapıyı yoğun bir şekilde yansıtışı da bundandır. Üç Aynalı Kırk Oda, Lal Masalları, Cenk Hikayeleri önemli hikayeleridir. • Nazan BEKİROĞLU Kadın dünyasının mahremlerine gizemli bir dille ve detaycı bir hassasiyetle yaklaşırken fantastik anlatımdan yararlanır. Postmodern anlatı ile doğu felsefesini harmanlamayı başarmıştır. Nun Masalları önemli bir hikaye eseridir. • İhsan Oktay ANAR Felsefe eğitimi alan yazar, hikayelerinde postmodernizmden ve çok katmanlılıktan fazlaca faydalanmıştır. Genel olarak mizahtan da faydalanan yazarın Efrasiyab’ın Hikayeleri adlı eseri doğu felsefesini postmodernizmle harmanladığı önemli bir eserdir. • Nazlı ERAY Hemen pek çok öyküsünün merkezi karakteri tıpkı yazar gibi geniş bir aileden gelen orta yaşlı bir kadındır. Sürekli gerçeklerden kaçan ve mutluluğu sığındığı düşler dünyasında arayan bir kadındır. Aşk ve bağlılık çerçevesinde fantastik kurguya dayanan bir hikaye anlayışı vardır. Kız Öpme Kuyruğu, Aşk Artık Burada Oturmuyor, Geceyi Tanıdım gibi hikayeleri bireysel temaları bu anlayışla işlediği eserlerdir. Uğur AYKANAT, TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI ÖĞRETMENİ. | |
|
Teswirleriň ählisi: 0 | |