11:30 "Bahar" edebi-çeper žurnalynyñ ilkinji sanynda türkmen aspirantynyñ iki makalasy çapdan çykdy | |
** ** TÜRKMENISTAN'IN SOVYETLER DÖNEMINDE SOSYAL EKONOMIK HAYATI ve DIN Bu çalışmada amacımız, ana hatlarıyla Sovyetler döneminde Türkmenistan’ın sosyal ekonomik hayatını ele almaktan ibarettir. Bunu yaparken, genel olarak Türkmenistan’ın tarihine göz atarak yola çıkmakta fayda var. • Ana Hatlarıyla Türkmenistan Tarihi: Türkmenistan ülke adını Türkmenlerden alır. Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri Birliği’nin dağılmasıyla 27 Ekim 1991 yılında bağımsızlığını kazanan Türkmenistan, kuzeyden Kazakistan, kuzey ve kuzey doğudan Özbekistan, güneydoğudan Afganistan, güneyden İran ve batıdan Hazar denizi ile çevrilidir. Türkmenistan toprakları İslam’dan önce Sasanilerin hakimiyeti altında idi. Daha sonra Hz. Osman döneminde Horasan bölgelerinde yürüttükleri faaliyetler süresince İslam topraklarına katıldı. Türkmenler Abbasiler döneminde ise bölgede kurulan Tarihiler (821-873) ve Samanilerin (819-1005) egemenliğine girdi. Serahs-Merv arasındaki meydana gelen Dandanakan Savaşı’ndan sonra (431/1040) Selçuklar bu bölgenin hâkimiyetini ele geçirdi. Özellikle Merv şehri Selçukluların önemli yönetim merkezlerinin biridir. Dolaysıyla Türkmenistan toprakları uzun süre Selçuklu hakimiyetinin elinde kalır. Ancak Moğol İstilası Selçuklu Devleti’nin ve Türkmenlerin kaderini değiştirir. Türkmen boylarının bir kısmı Maveraünnehir, Horasan ve Mangışlak’a kadar uzanan bölgelerde kalırken, bir kısmı Anadolu’ya ve Azerbaycan’a yerleşmiştir. Türkmenistan’da Selçuklu Türkmenlerinin kurmuş olduğu sülaleye hürmet edilmekle birlikte, Türkmenler kendilerini onların devamı kabul ederler, bu ise büyük bir tarih şuuruna sahip olduklarının göstergesidir. 17. yüzyıla kadar oldukça müstakil hayat yaşayan Türkmenler, 1639 ve 1700 yıllarında Moğol asıllı Kalmukların istilasına uğradı. Zamanla kuvvetlenen Türkmen boyları biraz daha güçlenerek birlikte yaşama mücadelesini sürdürürler. Ancak bu durum Hive ve İran şahlığının dikkatini çeker ve Türkmenler uzun süre Hive ve İran hanlıkları arasında varlıklarını koruma mücadelesiyle geçirirler. Bir taraftan Hive Hanlığı’nın başında bulunan Ebülgazı Bahadır Han’ın sürekli hücumuna uğramış Türkmenler, diğer taraftan İran’da yaşayan Avşar Türkmenlerin beylerinden Nadir Şah’ın İran’da egemenliği ele geçirmesinden sonra hâkimiyetini Türkmenistan’da kurmak istemesi ve buna Türkmenlerin karşı çıkması üzerine cereyan eden mücadelelerde Nadir Şah Türkmenlere karşı çok acımasız davranır. 18. yüzyılın ikinci yarısına kadar yeni kendilerini toparlayan Türkmenler, bu sefer de Rus hâkimiyetinin işgali ile karşı karşıya kalırlar. Rusya’nın Türkistan hanlıklarından Hokand ve Buhara’nın işgalinden sonra, Rusların emperyalistçe tutumları Türkmenleri de telaşlandırır. Ruslar 1879 tarihinde Türkmenistan’ı işgal etmeye karar verirler ve Gök-Tepe kalesine saldırırlar. Gök-Tepe savaşında Türkmenler 4000 kayıp verirler, ancak Rusları geri püskürtürler. Daha sonra 1 Ocak 1881’de başlayan ve 25 Ocak’ta biten savaş sonunda içinde kadın ve çocukların da bulunduğu 34.500 Türkmen öldürülür ve Gök-Tepe kalesi Rusların eline geçer. 30 Ocak 1881’e tarihine kadar Aşgabat’a kadar olan Türkmen toprakları alınır. Böylece 1860’da başlatılan Türkmenistan’ın işgali 1884’de tamamlanır. Sovyetlerin dağılmasıyla Türkmenistan 27 Ekim 1991 yılında bağımsızlığını kazanır. 12 Aralık 1995 tarihinde ise Birleşmiş Milletler Kurulu tarafından “Daimi Tarafsız Ülke” statüsüne sahip olmuştur. • Türkmenistan’ın Sovyetler Döneminde Ekonomik ve Sosyal Hayatı: Rusların Türkmenler üzerine gerçekleştirdiği baskı rejimini anlatmak başlı başına ayrı bir çalışma mahsulünü gerektirir. Burada esas olarak konumuz ekonomik hayatına göz atmaya çalışacağız. Ancak şunu belirtmek gerekir ki, Ruslar Türkmenleri Ruslaştırma ve Sovyetleştirme faaliyetlerini en etkili bir şekilde sürdürmüşler. Haliyle bu durum, Türkmen kültürünü ve dilini etkileşmiştir. Her türlü baskı rejimine rağmen, Türkmenlerin asimilasyona karşı büyük direnç göstermiş olduklarını belirtmek gerekir. Türkmenler dilinin ve kültürünün, tarihi yapıtlarının, geleneklerinin temel özelliklerini kaybetmeden günümüze kadar korumayı başarmışlardır. Sovyetler döneminde Rus yönetimi, iktisadi ve ekonomik siyasetini de en etkili bir şekilde sürdürmüş olduklarını söylemek gerekir. Hal böyle iken, Moskova ticaretin kontrolünü bütünüyle ele geçirmiştir. Örneğin, Moskova’nın pamuk talebini karşılamak için diğer Orta Asya ülkeleri Özbekistan, Kazakistan gibi Türkmenistan hem büyük miktarda pamuk talebini karşıladığı kaynaklarda yer almaktadır. Şunu söylemek gerekir ki, Türkmenistan o kadar pamuk ve buğday üretmesine karşılık bu konuda Moskova fabrikalarına bağımlı hale geldi. Türkmenistan her sene 70 bin ton pamuk ve buğday ürünleri elde ederek Sovyetler ekonomisine büyük katkı sağlamıştır. Sovyetler özellikle 1918-1919 yıllarında Bolşevikler döneminde kolhoz (kolektif çiftlik) usulünü yaygınlaştırmaya çalıştılar. Kolhozlar Sovyetler zamanında tarım ve hayvancılık ile uğraşan birliklerdir. Haliyle bu durumun özel çiftliklere yol vermediklerini söylemek gerekir. Varlığını devam ettiren özel çiftlikler ise zorla devlete teslim ettirildi. Yerli sanayi ve bez dokuma işleri durduğundan, Türkmenistan halkı pamuk ürettiği halde, bundan elbise, kumaş edinemiyordu. Yine bu konuda da Moskova’ya bağlı haline gelmişti. Dolaysıyla topraklarına pamuk ektirilerek Rus tekstil sanayiinin ihtiyacı için kullanılmış. Türkmenistan bütçesini her yıl merkezi hükümetin bütçesinden 344 milyon ruble para yardımı alır ve pamuk ve doğal gaz ile birlikte diğer ürünlerin gelirinden merkezi hükümete 530 milyon rubleyi verirdi. Ama hal böyle olsa da Rus aydınları Türkmenistan’ın Sovyet ekonomisine yeterince katkıda olmadıklarını söylemişlerdir. Bunun aksine Türkmenistan “Sovyetler yönetimine her sene 10-18 milyar doları bulan geliri karşılaşmıştır. (gaz, pamuk, petrol, kimya ürünleri). Bunun bir [1] milyonunu dahi geri alamıyordu.” Gelelim Sovyetler dönemindeki Türkmenistan’ın Sosyal hayatını ana hatlarına. Sovyetler Döneminde Türkmenistan’ın Sosyal Hayatı: Sovyetlerin kadınların sosyal hayata aktif bir şekilde katılması onların sosyal amaçlarının başında gelir. Çünkü Sovyet rejimi kadınların hem iş gücünden yararlanmak istiyordu. Özel kadın dernekleri kurularak kadınları kalhoz (kolektif çiftçilik) dedikleri sistemde çalıştırmayı hedefliyorlar ve amaçlarına da ulaşmışlar. Kız çocukların okutulması zorunlu hale getirildi. Dolaysıyla, kadınlar eskisiyle kıyaslanmayacak kadar hak ve imkanlara da sahip oldular. Yukarda da dediğimiz gibi kadınların eğitimine önem verildi. Türkmenistan da Sovyet rejiminin Müslümanlara yönelik faaliyetlerinin iki temel yönünden bahis etmek mümkündür. Birincisi, çok iyi düşünülmüş, planlanmış, disiplinli bir eğitimdir. İkincisi, birincinin yetersiz kaldığı yerlerde devreye giren baskı ve zorlamalardır. Sovyet bilimcileri ve o dönemde yetişen insanlar, Türk Cumhuriyetlerine modern eğitimi Rusların getirdiğini her fırsatta söylerler, oysa bu Sovyet ve komünist adamı yetiştirmekten başka bir şey değildi. Türkmenistan da bütün köylere varana kadar “çagalarbagı” ana okullar, (kreşler) mevcuttur. Bu kreşlerin başında İnsanlara Sovyet düşüncesini yerleştirmek için Rus yöneticileri bulunmaktadır. 1917 ihtilalinden sonra iktidarı Bolşevikler ele geçirmiş. Komünist Partinin ülke yönetimine gelmesiyle resmi ideoloji sadece Marksizm ve Leninizm olmuştur ve dinlere tanınan yasal haklar ortadan kaldırılmıştır. Çünkü bu ideolojiye göre din, insanları uyuşturan bir afyondu. Geleneksel şeriat mahkemeleri ve din okulları varlıklarını Çarlık Rusya döneminde azda olsa sürdürmüşlerdi. Bolşevik yöneticiler ise tüm dinlere karşı savaş sürdürmeyi politikalarının bir parçası haline getirdiler. 1928 de bütün dini mektep ve medreseler kapatılmış ve Müslümanların ekonomik güç kaynağı olan vakıflara el konulmuştur. Müslüman din adamlarının halk üzerindeki etkilerini fark eden Bolşevikler çoğunu devrime karşı sabotaj yapmak, İngiltere, Japonya adına casusluk yapmakla suçlanarak vatan haini ilan ederek halkın gözün den düşürmeye çalışırlar. Bu suçlamalarla binlerce din adamı kurşuna dizilmiş, büyük bir kısmı da çalışma kamplarına sürülmüştür. Sadece din adamları değil Türkmen aydınlarını, şairlerini hükümete karşı sandıkları her kese yapmışlar. Stalin döneminin en belirgin özelliği olan yok etme siyaseti sonunda Müslümanlar siyasi ve dini önderlerinden bütünüyle arındırılmıştır. Örnegin Türkmenistan Yüksek Sovyet’inin başkanı Nedirbay Aytakov ile Başkan Gaygısız Atabayı vazifelerinden azlederek diğer vatanseverler ile birlikte 1937-38 yılında sürgüne göndermişlerdir. Oraz Täçnazarov da 1937 de suçlanarak vatandaşlıktan çıkarılır ve hapse atılır. 1957 yılında aklanarak tekrar vatandaşlık hakkı geri verilse de bunun bir anlamı kalmamıştır. Bir türlü rejimin istediği adam olmayan Hocanepes Çaryyev, suçlanarak hapse atılır (1937) ve sonra yok edilir (1941). 1960 yılına kadar dine karşı propaganda yapan kişilerin ortak özelliği, özel bir eğitimden geçirilmemiş olmalarıdır. İstenen başarıyı sağlayamamaları üzerine Bolşevikler yöntemi, propaganda yapanları özel bir eğitime tabi tutmaya karar vermişlerdir. “İslamiyet gericiliğin simgesidir. İnsanları ilerlemekten alıkoyan uyuşturucu bir afyon gibidir” sloganları ile yazılı ve sözlü olarak İslamiyet’e hücum ettiler. Müslümanlar aleyhine yönelik ateistlik ders ve konferanslara düzenleyerek buna herkesi katılmaya mecbur tutmuşlardır. Ateizm küçük çocuklara sistemli bir şekilde eğitim yoluyla benimsetilmeye çalışılmıştır. Öğretmenler her derse başlamadan önce Sovyetlerin yapmış olduğu başarıları anlatan zorunlu olan bir konuşma yapar. Ayrıca insanların atasının maymun olduğunu anlatarak insanın maymundan geldiğine inandırmaya çalışırlar. Bunun yanında “Ateistlik Krujoklar” adıyla haftada bir kez yapılan ateist eğitimi verilir. Ateist alanda birçok dergidir kitaplar basılmış halka dağıtılmış. “Din Geçmişin Kalıntısıdır” adlı bir kitapta şöyle ibareler yer almakta: Bazı ailelerde özellikle yaşlı kadınlar, çocuklarına dini terbiye veriyorlar. Biz ateistler propaganda yapabilecek birçok konuşmacı hazırlıyoruz. Ancak yaptığımız çalışmalarda 50 yaş üzerine tesir edemiyoruz. Bu yüzden ihtiyarlar arasında ateistlik propagandasını güçlendirmeliyiz. Yaşlıların bu kadar dine bağlı olmaları Hoca Ahmet Yesevi ve Necmeddin-i Kübra gibi kimselerin türbelerine gitmelerinden kaynaklanmaktadır. Bu kerametli yerlere gitme eskiden kalan bir adettir. Bunu önlemeliyiz 1917 yılında oluşturulmuş “Prolet-Kult” cemiyeti ise geçmişten el çekmek ideolojisini yürüttü. Gurban Gulyyev Magtımgulı Sövda Burjuvazyasınıñ ideoloğu adlı kitabında mücadeleyi büyük klasik şairin eserini ret etmeye kadar götürdü. Halkın ar namusu için savaşan Nurberdi Han, Govşut Han, Gurbanmırat İşan, Täç Gök Serdar, Dıkma Serdar gibi şahıslara hitaben sanatsal eserler kaleme alınmadı, onlar hakkındaki bilgimiz olumsuz yönleri ile sınırlı kaldı. Sovyetler Türkmenistan’ın Çarlık Rusya’sına gönüllü olarak katıldığını söylemişlerdir. Hâlbuki tarih bunun tersini göstermektedir. 1926 yılında Türkmenlerin kullandıkları Arap alfabeleri Latin alfabeye değiştirme kararı alınmış. 1928 yılında uygulanmış ve bununla birlikte Arap haflarıyla Türkmen dilinde yazılan kitapların neşrine hem kullanılmasına son verilmiştir. 1940 yılında ise tekrar Latin alfabeyi her Türk lehçesi için bir birinden ayrı Kiril alfabeyle değiştirilmiş, Latin alfabesi kullanılması yasaklanmış bu ise eğitim alanında çok ciddi sonuçları doğurmuştur. Edebiyat alanda ateistlik konusu teşekkül etti. Bu edebiyatı kendi köküne yabanileştirdi. Son derece sanatsal eserlerde bu faaliyetin kurbanı oldu. Stalin’in ölümünden sonra iktidara gelen Kuruşyev, “Leninizm’e Dönüş” adıyla İslamiyet’e karşı yoğun bir kampanya başlatmıştır. Bu döneminde 1954-1964 yılları arasında İslam aleyhinde 920 adet eser neşredilmiştir. Kuruşyev dönemin önemli uygulamalarından biri Müslümanlar tarafından kutsal kabul edilen türbe, cami ve benzeri yerleri müze haline getirilmesidir. Bu kutsal yerlerde konser ve dans festivalleri düzenleyerek Müslümanlara manevi işkence yapılmıştır. Bu uygulamayla Müslümanların manevi bağlarından biri daha koparılmaya çalışılmıştır. Çünkü hacca gitmeleri yasaklanmış olan Müslümanlar türbe ziyaretlerine adeta hac kadar önem veriyorlardı. Bununla en azından hac düşüncesi canlı tutuyorlardı. Bütün bu saldırılara karşı kayda değer tepki olmamıştır. Çünkü Stalin zamanında Müslüman aydınlara karşı girişilen yok etme politikası onları sindirmişti. Bütün bunlara rağmen şunu rahatlıkla söyleyebiliriz ki, Türkmen toplumunun geneli göz önünde bulundurulduğu zaman, komünist sistemin zihniyeti zafere ulaşmış olduğu söylenemez. 70 yıllık din karşıtı Sovyet yönetiminde resmi ve gayr-i resmi baskılara rağmen İslam dini varlığını devam ettirmiştir. Sovyetler döneminde Türkmenistan’da Rusça özellikle, başkentlerde ve şehir merkezlerinde yaygındır. Yerel diller daha çok kırsal kesimlerde yaygındır. Özellikle ilim ve kültür alanlarında Rusça bilmeden bir şey yapmak imkansızdır. Bu durum günümüzde hem önemli ölçüde geçerli olduğunu söylemek gerekir. Rusça hala klasik eserlere ulaşmanın bir aracı olarak rol oynaamaktadır. Sovyetler döneminde Türkmenistan’da televiziyon kanallarını hepisi devlet kanalıdır. Haberlerde pek olumsuz şeyler geçmemekle beraber her şey toz pembe olarak sunulmaktadır. Sovyetlerin Türkmenler üzerinde gerçekleştirdiği rejimleri ayrıntıları ile ele almak geniş biri zaman kapsar. Ancak özetle söylemek gerekirse, 75 yıl boyunça sovyetleştirme faaliyeti Türkmen halkının üzerinde derin izler bırakmıştır. Eğitim alanında eskisiyle kıyaslanmayacak kadar gelişimlerin gerçekleştiğinin altını çizmek gerekir. Okullaşma oranı çok yüksektir. Bütün bunların tesiri olarak hala da Rusça bir kültür ve iletişim dili olarak etkinliğini belli düzeyde sürdürmektedir. Ogulbagt RECEPALİYEVA. • Kaynaklar: 1. Türkiye Diyanet Vakfı, İslam Ansiklopedisi, Cilt 41. 2. Saadettin Gömeç, Türk Cumhuriyetleri ve Toplulukları Tarihi, Akçağ Yayınları, Ankara 1999. 3. Ahmet Buran, Kurşunlanan Türkoloji, Akçağ Yayınları, Ankara 2010. 4. Mehmet Kara, Türkiye Dışı Çağdaş Türk Şiiri, s. 859, Türk dili, Dil Ve Edebiyat Dergisi Sayı: 531, Mart 1996. 5. Saparmurat Niyazow, Türkmenbaşi, Ruhname, Türkmen devlet yayınları, Aşkabat 2005. 6. Durmuş Tatlılıoğlu, Türkmenistan da Dini Ve Tarihi Ziyaret Yerleri, s. 27 Sivas-2002. 7. Ekrem Özbay, Türkmenistan Tarihinde Eğitim Bağımsızlık Din, s. 97, KBN COPY CENTER, İstanbul Ocak-2012. | |
|
√ Salman Rüşdiniñ münberde pyçaklanmagy barada aýdany - 15.06.2024 |
√ Gadymy golýazmalaryň katalogy neşir edildi - 27.08.2024 |
√ Dünýäniň meşhur edebiýat baýraklary - 05.10.2024 |
√ Boş arzuwlar: Merkezi Aziýanyň Aral deňiz basseýnindäki suw we imperiýa - 31.01.2024 |
√ Soner Ýalçyndan atgaýtarym öñe geçen ýene bir kitap... - 30.06.2024 |
√ Halypa ýazyjymyzyň kitaby neşir edildi - 29.10.2024 |
√ "Dežawýu": Menekşe Toprak Berlinde Suat Derwüşiñ yzyny yzlady - 30.03.2024 |
√ Kitap arakesmesi - 14.05.2024 |
√ Туркменка - 28.07.2024 |
√ Türkiýeli alymyň türkmen edebiýaty baradaky kitaby neşir edildi - 12.08.2024 |
Teswirleriň ählisi: 0 | |