00:21 Ermeni genosidi we syýasat | |
TANER AKÇAM: ERMENI SOYKIRIMI VE SIYASET
Publisistika
Tarihçi Taner Akçam “Таraf” gazetesinde yayımlanan yazıda HDP eşbaşkanı Selahattin Demirtaş'ın Ermeni Soykırımı ile ilgili açıklamasına değindi. Selahattin Demirtaş’ın 30 Nisan’da CNN’de yaptığı bir görüşmede Ermeni Soykırımı konusunda söyledikleri önemliydi. Levent Gültekin’in, “Siz direkt beyanname ile soykırımı tanıdınız… toplumun karşı çıktığı bir şeyi peşinen kabul etmek haksızlık olmaz mı demokrasi adına…”, biçimindeki sorusuna, “Hayır, peşinen kabul etmedik”, diye cevap verdi ve şu açıklamayı getirdi; “Bizler hakikatle ve geçmişle yüzleşme komisyonu kuracağız ve bu komisyonun çalışmasını destekleyeceğiz ve bu komisyonun yapacağı araştırmalar, incelemeler, özgürce yapacağı tartışmalar sonucunda tarihimizde yaşanmış soykırım, katliam ve benzeri uygulamalarla yüzleşme konusunda biz cesur olacağız dedik. Hakikat ve yüzleşme komisyonunu biz destekleyeceğiz ve oradan adaletli bir çalışma çıktıktan sonra toplum eğer bununla yüzleşmeyi kabul ediyorsa siyasetçiler olarak bize düşen şey bunun gereğini yapmaktır dedik beyannamemizde aslında, peşinen bir hüküm koymadık; şudur budur demedik…” Demirtaş’ın daha önce konuyla ilgili “Evet, 1915 bir soykırımdır”, biçimindeki açıklamalarıyla kıyaslanırsa, bu söylenenler geri bir adım anlamına geliyor. Bu nedenle, sözler HDP’ye sempati duyan Ermeni çevrelerde hayal kırıklığı yarattı. HDP taraftarları ise, söylenenlerde bir fark olmadığı ama siyaset nedeniyle böyle konuşmak zorunda kalındığını vb. söylediler. Demirtaş’ın söylediklerine kızmak veya savunmak yerine, galiba anlamaya çalışmak daha önemli. Öyle zannediyorum ki, konu hakkında hangi tavrı alırsanız alın, bu tutumun herkes tarafından anlaşılabilecek bir boyutu var. Konu, siyaset ile 1915 soykırımı ilişkisi üzerinedir. Demirtaş’ın konuşmasının ertesi günü gazetelerde, AKP Genel Başkan Yardımcısı Yasin Aktay’ın, HDP’nin soykırım konusundaki tutumuna yönelik ağır eleştirileri yer aldı. 24 Nisan Soykırım anmalarını ‘haçlı seferi’ olarak tanımlıyordu Aktay ve şunları söylüyordu: “Geçtiğimiz hafta tam bir haçlı seferi gibi harekete geçen ‘Ermeni Soykırımı’ kampanyasına da başta eş genel başkanlar olmak üzere bütün HDP’liler destek verdi. Bu desteğin kendilerini şimdiye kadar her türlü desteklemiş olan Avrupalı dostlarına karşı bir borcun ifası olduğu bir sır değil.” Aktay, ayrıca HDP’yi “Müslüman- Türk nefretinden mütevellit bir kampanya” yapmakla da suçluyordu. “1915 öncesi ve sonrasında Ermeni çetelerinin önlerine konulan yol haritasına uygun olarak planladıkları şey gerçekleşmiş olsaydı bölgede bir tane Kürt bir tane Arap bir tane Müslüman kalmazdı. Osmanlı’nın aldığı tenkil tedbiri her şeyden önce bölgedeki Müslüman Kürtleri soykırımdan kurtarmıştır.” Mesele ortada. AKP, “1915 soykırımdır” demenin HDP’nin zayıf karnı olduğu kanısındadır ve HDP’yi buradan vurma kararı almıştır. Hesap basittir. “1915 soykırımdır”, demek siyaseten kaybettirir. Düşünce budur. Siyaset, mümkün olduğu kadar fazla oy alma sanatı ise ve eğer, üzerinde ısrar etmek istediğiniz bir hakikat size oy kaybettirecekse ne yapmanız gerekir? Bir aydın, yalnız kalma pahasına da olsa, hakikati söylemek ve tekrar etmekle yükümlü olabilir; peki, siyasetçi böyle bir lükse sahip midir? Ya da başka türlü sorayım, siyaset hangi hakikatte ısrar etmeyi “şimdilik lüks” kategorisine sokabilir veya sokmalıdır? Örneğin soykırım konusunda yaptığımız bu tartışmayı, Alevi hakları ve Kürtlerin eşitliği gibi konularda niye yapmayalım ki? Soru açık: Ermeni Soykırımı ile siyasetin ilişkisi ne olmalıdır? “1915’te yaşanan bir soykırımdır”, demek size oy kaybettirecekse, ne yapmanız gerekir? Konuyu tartışmaya devam edeceğim! Kaynak: Ermenihaber.am | |
|
Teswirleriň ählisi: 0 | |