21:29 Ysraýyl kürtleri näme üçin goldaýar? | |
İSRAİL, KÜRT GRUPLARINI NEDEN DESTEKLİYOR?
Publisistika
Bağımsız “Kürt devleti”ne destek veren yegane devlet şimdilik İsrail’dir. İsrail tarihi boyunca stratejik ilişki kurmaya çalıştığı Kürtlerin Irak’ta bir “Kürt devleti” istediğini gizlemiyor. Bölgede böyle bir devletin “ikinci İsrail’in” kurulması ile, İsrail üzerindeki baskıyı ve yoğunluğu azaltmış olacak. Bu Kürt devleti Akdeniz’e de ulaştığı takdirde İsrail’in Arap olmayan komşusu olacak bir kere. Irak’ın bölünmesi, Suriye’nin bölünmesini daha da kolaylaştıracak. Bu, Türkiye ve İran’ın iç dengelerini bozabilecek bir süreci de beraberinde getirecek. Artan gerilimle birlikte bölge etnik çatışma arenasına dönüşecek. Sonuçta Ortadoğu’nun parçalı yapısı daha parçalı hale gelecek. Bu da İsrail’in bölge siyasetine muarız cepheyi daha da zayıflatacak. Yani, İsrail, kara kaşı kara gözleri için Kürtlere bir devlet kazandırmaya oynamıyor. Bir Kürt devleti kurulması süreci ve sonrasının ortaya çıkartacağı sonuçlara oynuyor. Kürtler, Irak ve Suriye’nin başlıca düşmanıyla –İsrail- ittifak halindedirler ve bunun sonucunda, Büyük İsrail özlemi Kürtlerin ”Sözde Kürdistan” projeleriyle hemen hemen mükemmel bir şekilde uyuşmaktadır. Oded Yinon’un “Büyük İsrail” tasarısına göre, komşu ülkelerin daha iyi bölünebilmesi ve böylece genişletilmiş bir tahakküm planına hizmet edebilmesi için Kürtlerin kullanılması zorunludur. İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu, “Irak’taki Kürtler bağımsız devlete sahip olmalı. Kürtler, Batı’nın dostu ve bizimle aynı değerleri paylaşan bir halk. İsrail, Kürtlerin bağımsızlık umutlarını desteklemeli” ifadelerini kullandı. İsrail’in toprak anlamında stratejik bir derinliği yok. Bunun için Arap kuşağında, Arapların Araplarla ya da Arap olmayanlarla bir çatışmaya sürüklenmesini istiyor. Kürt isyanına ta başından beri stratejik hesap yapan ve bu kartı Irak, Türkiye, İran ve Suriye’ye karşı kullanan ülke İsrail’dir. İsrail’in bölgedeki projesi, Irak, Türkiye, Suriye ve İran topraklarında bağımsız bir “Kürt devleti” kurdurmaktır. ‘Nil’den Fırat’a İsrail Devleti’ 1897′de toplanan Dünya I. Siyonist Kongresi’nde Yahudilere ‘Nil’den Fırat’a İsrail Devleti’ hedefini işaret eden modern siyonizmin babası Theodor Herzl, siyasi Kürtçülerle de ilk temas kuran Yahudi liderdi. Herzl bu durumu hatıralarında açıkça dile getiriyor. Türkiye Kürtlerinden Abdullah Cevdet ile bağlantıya geçen Herzl’in bu girişiminden sonra Irak’ın Kuzeyinde Yahudilerin ilgisi artmıştı. Bu bağlamda en önemli temasları İsrail Devleti kurulunca MOSSAD’ın ilk başkanı olacak olan Reuven Zoslanski (1949-1952) yapacaktı. Zoslanski Filistin’de kurulacak Yahudi Devleti için ‘Shiloah’ (vazifeli) kod adıyla Orta doğuda çeşitli milletler nezdinde zemin hazırlıyordu. İsrailli yazar Hagai Eshed’in One-Man Mossad: Reuven Shiloah, Father of Israeli Intelligence (Tek Adamlık Mossad: İsrail İstihbaratının Babası) adlı uzun makalesinde belirttiği gibi, Shiloah, İsrail’in ilk 10 yılı boyunca istihbarat servisinin yapılanmasında olduğu kadar, dış politikanın oluşumunda da büyük pay sahibiydi. Reuven Shiloah, 1930′lu ve 40′lı yıllarda yaptığı Ortadoğu gezileri sırasında (1931-1934 yılları arasında Irak’ta yaşar ve Kürtlerle ilişki kurar) edindiği istihbarat birikimini Mossad’ın liderliğini üstlendiğinde yoğun biçimde kullanmaya başladı. Arap dünyasını iyi tanıyordu ve Yahudi Devleti’nin hayatta kalmak için bu dünyayı nasıl düzenlemesi gerektiğini de biliyordu. İyi bildiği işleri başında da, düşman gibi gözüken komşu ülkelerle gizli ilişkiler kurmak geliyordu. Shiloah tarafından geliştirilen bu “çevreleme stratejisi” Başbakan David Ben Gurion tarafından İsrail’in kuruluşundan bugüne kadar politikasının temel ekseni haline getirilecektir Hayfa Üniversitesi Modern Ortadoğu Tarih Bölümü`nden İsrailli Prof. Dr. Amatzia Baram ‘İsrail ve Irak’taki Kürt Sorunu’ isimli kitabında, 1963 yılında İsrail İstihbarat Örgütü (MOSSAD) Başkanı General Meir Amit, İran istihbarat örgütü SAVAK’ın başkanı ile görüşerek, SAVAK yolu ile Kürtlere silah gönderme konusunda anlaşıyor. Kürt İsrail işbirliğine İran da dahil olur ve İran üzerinden Irak’ın Kuzeyine geçen İsrailli subaylar burada Kürt peşmergeleri eğitmeye başlar. 8 Şubat 1963′te Baasçılar’ın Irak’ta bir ay sonra da Suriye’de başa geçmesi ve 17 Nisan 1963′de Irak, Mısır, Suriye arasında yapılan üçlü Birlik Antlaşması ile Nasır’ın öncülük ettiği Pan Arabizm fikrinin birliğe hakim olmasını tehdit olarak algıladığı için İsrail Kürt meselesine karışır ve Kürt isyancıları desteklemeye başlar. Şah-Vezir-Piyon 1963’te İran ve İsrail’in iki üst düzey yetkilisi Paris’te bir araya geldiler. İsrail, Kürtlerin kendilerinden yardım istediğini ve İsrail çıkarlarının Kürtlere yardım etmeyi gerektirdiğini, ancak bu yardımı İran’ın onayı olmaksızın yapmak istemediklerini açıkladı. MOSSAD Başkanının bir röportajında ifade ettiği gibi İran Şahını düşündüren bir durum vardı. Kürtlerin girişimini Irak’ı tedirgin etmesinden dolayı onaylasa da, Kürtlerin Irak’ta özerk bir yönetime kavuşması halinde bu durumun kendi ülkesinde yaşayan Kürtleri etkilemesinden korkuyordu. Kürt isyanı kısa vadede her iki ülkeye de yararlıydı. İsrail’e karşı Irak’ın Suriye ve Ürdün’e takviye güç göndermesine engel olurken, bir yandan da İran için çok önemli olan Huzistan’dan ve Arap kıyılarından Irak’ın güçlerini geri çekmeye zorluyacaktı. 1963 Haziran’ında KDP Politbürosu aracılığıyla İsrail ile ilişki kurulur. O tarihte Kamuran Ali Bedirhan vasıtasıyla Paris’te Celal Talabani ile Şimon Peres arasında gizli bir görüşme gerçekleşir. Bu görüşmede Celal Talabani, Kürt peşmergelere ağır silah yardımı yapılması için çağrıda bulunur. Bu görüşmenin ardından Celal Talabani’nin eşi Hero’nun babası İbrahim Ahmed başkanlığında Ömer Mustafa Debabe ve Seyid Aziz Şemzini’den oluşan bir heyet İran üzerinden İsrail’e gider. Celal Talabani’nin kayınpederi İbrahim Ahmed, MOSSAD başkanı Meir Amit (1963-1968) ile de görüşür. Kendisinden bazuka, mühimmat, tüfek, para ve benzeri yardımlar isteri. İran, İsrail’den gönderilen yardımların toprakları üzerinden aktarılmasına izin verir, kapılarını açar. Herhalde İsrail ve İran bu yardımları Allah rızası için yapmıyordu. Bu yardımların mutlaka bir bedeli olacaktı. İsrail açısından Iraklı Kürtlere verilen desteğin iki önemli nedeni olduğu açıktır. Birincisi isyanın sürmesi Irak’ta istikrarsızlık yaratmakta ve Bağdat hükümetini askeri, siyasi ve ekonomik anlamda yıpratmaktır. İkincisi Kürtler, Arap topraklarına sızmakta ve bilgi edinmekte zorluk çeken İsrail’in bölgedeki gözü kulağı olmaktı. İsrail, kurulan ilişkiler kapsamında Kürt istihbarat örgütünün (PARASTİN) şekillenmesine de yardımcı olur. Amaç Irak hakkında İsrail için istihbarat toplamaktı. MOSSAD, Kürt istihbaratçıları yetiştirir. PARASTİN’nin başına da Mesud Barzani getirilir. Mesud Barzani, “Barzani II” adlı kitabında: “O zaman bir güvenlik ve istihbarat varlığına ihtiyaç duyuldu. Bu örgütün (PARASTİN) kurulması görevi bana tevdi edildi. İlk başta Şekib Akravi, Muhammed Aziz Kadir, Franso Hariri (18 Şubat 2001’de Erbil’de öldürüldü), Fahir Mergesori ve diğerlerinden yardım alıyordum” diye ifade ediyor. İsrail’in yardımlarını öncelikle İran topraklarından geçirip, oradan SAVAK’ın (Devlet İstihbarat ve Güvenlik Örgütü) Kürtlere teslim ettiğini söylemekte yarar var. Araştırmacı Edmond Gharib “Irak’taki Kürt Meselesi” adlı kitabında MOSSAD ve SAVAK’ın ortaklaşa kurdukları Kürt istihbarat biriminin (PARASTİN), elde ettiği tüm bilgileri İran ve İsrail istihbarat teşkilatlarına aktardığını yazıyor. İranlı ve İsrailli müsteşarlar, teknik personel ve subaylardan oluşan dinamik bir teşkilat kurdular. Bu teşkilat, Barzani’ye çalışacaktı. Müsteşarlar yönetimde üç ay kalacak ve Tahran’daki MOSSAD yetkilileri periyodik olarak onları ziyaret edeceklerdi. Bunun yanında başkan yardımcıları, İsrail ordusundan tümgeneral rütbesindeki subayların da ziyaretleri olacaktı. İsrailli yazar Benjamin Beit Hallahmi ise “The İsrael Connection: Who İsrael arms and why / İsrail bağlantısı: İsrail Kimi Neden Silahlandırıyor” adlı kitabında Barzani ile İsrail arasında ki bu gizli ilişkiyi şöyle anlatıyor: “Irak’taki Kürtler her zaman İsrail’in ilgi alanı dahilindeydi… MOSSAD’ın Kürtlere desteği 1958’de başladı. Askeri danışman, silah ve cephaneyi kapsayan daha geniş çaptaki yardım ise 1963’de uygulamaya kondu. Ağustos 1965’de İsrailli askeri uzmanlar Kürt peşmergeler için Irak’ın kuzeyinde dağlık bir bölgede eğitim kampları oluşturdu. Haziran 1966’da Başbakan Levi Eschol, Kürt yetkililer ile görüşmeler yaptı. 1967 Arap – İsrail savaşı sırasında Kürtler İsrail’in de teşviki ile Irak Hükümeti’ne saldırılar düzenlediler ve Irak ordusunun diğer Arap ülkelerine yardım etmesini engellediler. Savaş sırasında Mısır ve Suriye birliklerinden ele geçirilen Sovyet yapımı silahlar Kürtlere verildi. Her ay İsrail tarafından yaklaşık 500.000 dolarlık bir para yardımı da Kürt peşmergelere ulaştırılıyordu. Molla Mustafa Barzani önce 1968 ve 1973 yıllarında İsrail’i iki kez ziyaret etti.” İsrail Eski Başbakan’ı Menahem Begin’in, İsrail’in Kürtlere Para, Silah ve eğitim Sağladı! İsrail’in Kürt isyancılara giderek artan desteğinin en sembolik göstergelerinden biri Eylül 1968′de Mesud Barzani’nin babası Molla Mustafa Barzani’in İsrail’e yaptığı ziyaret olarak gösteriliyor. Barzani kendisini kabul eden İsrail Savunma Bakanı Moşe Dayan’a hediye olarak bir ‘Kürt Hançeri’ ile birlikte Türkmen şehri Kerkük’ün petrol rafinerilerinin nasıl vurulabileceğinin planlarını da veriyor. Barzani, İsrail ile ilişkilerinin devamında 1973′te İsrail’e ikinci kez ziyarette bulunuyor. Kürtçe konuşan çocukluk arkadaşı Irak Yahudilerden 1950′den beri İsrail’de yaşayan David Gabayi’nin evinde kalıyor. Saklanan bu ziyaretler, 28 Eylül 1980 de İsrail Başbakan’ı Menahem Begin’in, İsrail’in Kürtlere para, silah ve eğitim sağladığını ilk kez açıklaması ve 29 ve 30 Eylül tarihli İsrail gazetelerinin Barzani’nin 1960larda ve 1970li yılların başlarında İsrail’e birkaç gizli ziyaret gerçekleştirdiğini yazmaları üzerine su yüzüne çıkar. Şubat 2004’te Radikal Gazetesinden Murat Yetkin’in sorularını yanıtlayan İsrail Dışişleri Eski Müsteşarı Alon Liel de 1960′larda, 70′lerde Mesud Barzani’nin Molla Mustafa Barzani’ye İsrail’in destek verdiğini gizlemiyordu. MOSSAD Generali Sagi Chori: Barzani’yi Biz Eğittik 1960’lı yallardan itibaren İsrail istihbarat Servisi MOSSAD’a bağlı olarak Irak’ın Kuzeyinde görev yapan General Sagi Chori, Kürt devletinin kendi projeleri olduğunu söyledi. Irak’ın Kuzeyinde Kürt isyanlarına komutanlık eden, savaş planlarını bizzat kendi eliyle yapan Chori İsrail-Kürt dergisinin 2010 Nisan sayısındaki röportajında, “Peşmergeleri eğitmek için uçakla İsrail’e bizzat ben götürdüm. Kürtlere savaşmayı ben öğrettim” diye belirtti. Irak hükümeti, 1973 yılı sonunda üç KDP’li Kürdü yanına çekmeyi başarmıştı. Bunlardan ikisi, KDP politbüro üyeleri olan Aziz Reşit Akravi ve Haşim Hasan Akravi idi. Bu ikili İsraillileri çok iyi tanıyorlardı. Aziz Akravi, 1962 yılında Irak ordusundan kaçarak Kürt isyancılarına katılmıştı. İsrail’i de ziyaret eden Akravi, Kürt-İsrail ilişkilerinin boyutlarını çok iyi biliyordu. Daha önce Kürtlerin Irak ordusuna karşı yaptıkları saldırıların planlamasında görev almıştı. Şüphesiz Iraklıların safına geçince, Kürt isyanına yapılan İsrail müdahalelerinin çoğunu Irak’a anlatmıştır. Barzani’yi “diktatör” olmakla suçlayan KDP’nin politbüro üyesi Aziz Akravi’nin, hükümet safına geçmesi, Irak hükümeti için özellikle yurt dışında önemli bir propaganda kozu olmuştu. Haşim Akravi’ye gelince, ona da Irak hükümetince belediye işlerinden sorumlu bir devlet bakanlığı görevi verilir. Sonraki dönemlerde Haşim, Irak hükümet temsilcisi sıfatıyla Paris’e bir ziyaret düzenler. Bu ziyaretin amacı, Irak hükümetinin Kürtlere iyi niyetli yaklaştığını göstermekdir. Haşim Akravi bu ziyaretinde Associated Pres Haber Ajansı muhabirine, Barzani’nin karargahına İsrailli danışmanların geldiğine gözleriyle tanık olduğunu ve Barzani’nin de İsrail’i iki kez ziyaret ettiğini söylemekten çekinmez. Ayrıca Mesud Barzani’nin ağabeyi, Molla Mustafa’nın büyük oğlu Ubeydullah, Al-Rısalah isimli Kuveyt gazetesine verdiği demecinde babasının ayrılıkçı olduğundan dem vurmuş ve kardeşi Mesud ve İdrisle birlikte İsrail’i (Tel Aviv) ziyaret ettiklerini söylemiştir. Ubeydullah, Barzani’nin sürekli İsraillilerle işbirliği yaptığını, Iraklılara düzenledikleri bütün saldırıların İsrailliler tarafından planlandığını açıklamaktan çekinmemiştir. Ve şunları eklemiştir: “Babam mutlak suretle İsrail güdümlüdür. Karargahında sürekli olarak hain babama danışmanlık yapan İsrail subayları vardır. Babam onlardan aldığı talimatı kardeşlerim Mesud ve Barzan’a iletir. Onlar da düşünmeksizin bu emirleri yerine getirirler.” 20 Nisan 1974’de Milliyet gazetesinde yayınlanan demecinde de Ubeydullah Barzani, babasını “işbirlikçi olmak ve Kürtleri emperyalist oyununa alet etmekle” suçluyordu. Barzani’nin oğlu suçlamaları daha da ileri taşıyarak: “Irak hükümeti Bağdat’ı da Kürtlere verse, babam yine Irak hükümetinin teklif ettiği özerkliği kabul etmeyecektir.” diyordu. Ubeydullah, Mısırlı gazeteci Muhammed Hasaneyn Heykel’e babası Barzani’nin yanında her zaman İsraillilerin bulunduğunu ve bunların Irak’ta casusluk yaptığını söyledi. Akravi ise, 12 Aralık 1974’te Christian Science Monitor gazetesine verdiği demeçte; İsraillilerin Irak’ın Kuzeyinde görevlerinin İsrail’i ilgilendiren konularda bilgi toplamaktan ibaret olduğunu açıkladı. Yeniden Özgür Gündem gazetesinde 1 Aralık 2002 tarihli sayısında KDP-MOSSAD ilişkisiyle ilgili şu satırlar yer alıyordu: “KDP’nin en çekirdek istihbarat örgütü PARASTİN’deki profesyonellerin hemen hemen hepsinin istihbarat eğitimini İsrail’de görmesi, iddiamızı yeterli düzeyde ispatlama gücüne sahiptir. Bu o kadar güçlü bir ilişki ki, Irak’ın Kuzeyinde iki parti arasında geçen bir olay şöyle bir kıskançlığa da yol açmıştır: Irak’ın Kuzeyinde bulunan Özür Çalışma Partisi/Parti Kari Serbx we (PKS), KDP tarafından kapatıldı. Bu olaya Avrupa’dan tepki gösteren PKS Başkanı Abdulhalik Zengene şöyle bir enteresan açıklama yapıyordu: “Partimizin kapatılmasındaki gerekçe doğrudur, biz İsrail devleti ile ilişki içerisindeyiz. Fakat böylesi bir kapatma gerekçesi ile yalnız PKS değil, tüm Barzani ailesi kapatılmalıdır. Çünkü bu aile İsrail’e göbekten bağlıdır.” ifadesini kullandı. Kürtler İle İsrail Arasındaki İlişkiler Sürürüyormü? Amerika dış politika uzmanı Jack Anderson’un 18 Eylül 1972′de Washington Post gazetesinde yazdığı bir yazısında her ay İsrailli bir yetkili Mesud Barzani’nin babası Molla Mustafa’ya 500 bin dolar vermekteydi, dönemin CIA raporlarına göre MOSSAD şefi Zvi Zamir, Barzani’yi Irak’ın Kuzeyindeki kampında ziyaret ederek, Bağdat’a karşı yapılan saldırı ve sabotajların dozunun artırılmasını istemişti. Bölgede kendisine bağlı bir Kürt devleti isteyen İsrail’in ilişkileri baba Barzani’den sonra da devam etti. İsrail ile oğul Mesud Barzani arasındaki ilişkiler babası dönemindeki gibi aleni olmaktan çok, farklı konseptler de sürüyor. Bölgede bulunan 24 değişik grubun içinde Barzanilerin etkin konuma gelmesinin en önemli sebebi İsrail’in verdiği destek olarak gösteriliyor. Araştırmacı Aytunç Altundal’a göre İsrail’in Irak’ın Kuzeyi ile olan ilişkilerini Kürt Yahudiler sağlıyor (İsrail’de 150-200 bin arasında Kürt Yahudisi yaşamaktadır). Altundal; “İsrail ile ilişkiyi Barzani’nin yanında bulunan Sami Abdurrahman sağlıyordu (1 Şubat 2004 tarihinde Türkmen şehri Erbilde bir intihar saldırısında öldürüldü. Sami Abdurrahman İsrail tarafından özel eğitilip yetiştirilmiş, Irak Hükümetinde bakanlık yaptığı sırada Irak hakkında tüm bilgileri İsrail’e aktarıyordu). Barzanilerin Amerika ile CIA bağlantısı yine İsrail aracılığı ile sağlanıyor” diyor. MOSSAD’ın Barzani ile ilişkileri, Londra ve Sidney’de yayınlanan “Israel’s Secret Wars – A History of Israel’s Intelligence Services” (İsrail’in Gizli Savaşı – İsrail İstihbarat Servislerinin Tarihi) adlı kitapta da sergilenmektedir. Kitap, İngiliz The Guardian gazetesinde 1984 yılından bu yana Tel-Aviv muhabirliğini yapan Ian Black ve Washington’daki Brooking Enstitüsü’nde çalışan öğretim üyesi Benny Morris tarafından yazılmıştır. Kitapta MOSSAD-Barzani ilişkileri, İsrail Dışişleri Bakanlığı ve MOSSAD yazışmalarına dayanılarak açıklanmaktadır. Önsözde, kitabın yayından önce İsrail ordu yetkilileri tarafından da incelendiği belirtilmektedir. Bu bilgilerin dışında, 1969 yılı Mart ayında Kerkük petrollerine yapılan saldırının da İsrail tarafından yapıldığı açıklanmaktadır. MOSSAD-Barzani ilişkilerinin İsrail’in Tahran’daki askeri ateşesi Yaakov Nimrodi (MOSSAD ajanı) aracılığı ile gerçekleştirildiği de bir başka önemli bilgidir. Nimrodi’nin üstlendiği görev de son derece ilginçtir; Nimrodi Sovyet silahlarının Barzani’nin eline geçmesinde rol oynamıştır. Kitapta MOSSAD’dan Kürtlere 500 bin dolar para verildiği, sağlam bilgi kaynaklarına dayanılarak açıklanmaktadır. Bu durumda önemli bir soru gündeme gelmektedir: 70′li yıllardaki bu ilişkiler bugün sürmekte midir? Kitapta ele alınan bilgilere göre bu sorunun cevabı, “evet”dir. Bu ilişkiler sürüyor ve anlaşılıyor ki daha da sürecek… Gizli yollarla sürecek, açık yollarla sürecek… İlgi belli… İlişki de belli… Ian Black ve Benny Morris’in deyimiyle, Kürtler ile İsrail arasındaki ilişkiler “Ortadoğu’nun en kötü saklanan sırrı”dır. Bütün bunların mâkul açıklaması Amerika ve İsrail’in Ortadoğu’da, başlangıçtan günümüze değin ortaklaşa sürdürdükleri kirli oyunları deşifre eden kilometre taşlarında saklıdır. Pulitzer ödüllü Amerikalı gazeteci ve yazar Seymour M.Hersh’in “Emir Komuta Zinciri” adlı kitabında ilginç bilgiler yer almaktadır: “Üst düzey bir CIA yetkilisi, kendisiyle bir görüşmemizde, ‘İsraillilerin Irak’ın Kuzeyinde faaliyet gösterdiklerini kabul etmişti. İsrailliler orada da olmaları gerektiğini düşünüyorlar’ dedi. İsraillilerin Waşington’un onayını isteyip istemediklerini sorduğumda ise aynı yetkili gülerek “İsraillilere ne yapmaları gerektiğini söyleyebilecek birini tanıyor musun? Onlar hep kendi çıkarlarına en uygun düşen şeyi yaparlar” karşılığını verdi. CIA yetkilisi İsrail’in bölgedeki varlığının Amerikan istihbarat çevrelerinde bilindiğini de ilave etti.” Eski bir İsrail istihbarat subayı, 2003 yılı sonlarından beri Kürt komando birliklerini (peşmergeleri), İsrail’in en gizli komando birimi olan Mistaravim kadar etkin bir güçte eğittiklerini açıklamış (http://www.youtube.com/watch?v=XTt84I3bxF4, Israel Training Iraqi Kurds-israil Irak Kürtlerini eğitiyor, youtube sitesinde video görüntüsü) ve sonra da şunu eklemişti: “Bakın, İsrail Saddam’a karşı bir denge unsuru olarak Kürtleri hep desteklemişti. İsrail’in Kürtlerle ittifaka girmesi, Bush Yönetimi’nce o kadar da kabul edilmeyecek bir şey değildi.” İsrail’in Irak’ın Kuzeyindeki varlığı, İran’nı izleme imkanı verecekti. Irak ve Suriye’de gözlere ve kulaklara sahip olacaktı. İsrail’in önde gelen gazetelerinden Yediot Ahronot, İsrailin Irakın kuzeyindeki gizli varlığını 2005 yılı sonlarında tekrar gündeme getiriyordu. Gazeteye göre bazı İsrail şirketlerinin Kürt yetkilileri ile anlaşmalı olarak, gizlice peşmergeleri eğitmişler, onları milyonlarca dolarlık malzeme ile donatmışlar, ayrıca Erbil’deki bir hava alanı (Erbil Havaalanı) inşaatına da gizli katkı sağlamışlardı. Kürt yetkilileri, İsrail firmalarıyla yürütülen projelerin niçin gizli tutulduğu sorulduğunda, “güvenlik nedeniyle” diyorlardı. İsrail gazetesine göre, İsrailli güvenlik şirketi tarafından Irak’ın kuzeyine gönderilen eski komandolar (israilli askerler), burada Bölgesel Kürt Yönetimi tarafından düzenlenen özel bir program çerçevesinde, peşmergeleri eğitiyorlardı. Bölgede yer alan belli başlı tüm Kürt gruplarının İsrail ile uzun zamandan beri bağları vardır. Bütün bunlar Türkmenlere, Araplara ve Süryanilere karşı yürütülen ciddi etnik şiddetle bağlantılıdır. Ocak 2012’de Fransız gazetesi Le Figaro İsrailli gizli ajanların Irak’ın Kürt bölgesindeki gizli kamplarda İranlı muhalifleri devşirdiğini ve eğittiğini belirtti. İsrail Kürtlerin safında yer alarak İran, Irak ve Suriye’de göz ve kulaklar kazanmış oluyor. Wikileaks tarafından 2010 yılında ortaya çıkarılan belgeler İsrail MOSSAD’ının Başkanı Meir Dagan’ın İran Hükümetini devirmek için Kürtleri ve etnik azınlıkları kullanma isteğini gösteriyor. İsrail İstihbarat örgütü Başkanı bir ABD’li yetkiliye, İsrail casusluk servisinin, bugünkü Irak’a benzer, Kürtlerin kendi özerk hükümetlerine sahip olduğu zayıf ve parçalanmış bir İran yaratma niyeti olduğunu söylüyordu. İsrail Basın Organları Yediot Ahronot, Maarif ve Haaretz Gibi Gazetelerin Yayınladığı İsrail Askerlerinin Kürt Peşmergeleri Eğittiğini Belgeleyen Görüntü ve Haberler 2005’in Aralık ayında ise konuyu bu kez İtalyan La Stampa gazetesi gündeme taşıdı. La Stampa‘ya göre İsrailli onlarca asker ‘tarım uzmanı’ ve ‘mühendis’ kimliği altında Iraklı Kürtleri eğitiyordu. Gazeteye göre İsrailliler bölgeye Türkiye üzerinden geçiş yaptılar. Geçişin ardından ‘Z Bölgesi’ olarak kodlanmış gizli bir yere konuşlanan İsrailliler burada Kürtlere ağır askeri eğitim vermeye başladılar. Analizini İsrail’in Yediot Ahronot gazetesine dayandıran La Stampa‘ya göre Kürtler ile ilk temasları sağlayan da Mossad’ın eski başkanı Dany Yaton’du (1996-1998). İlk temasların ardından bağlantı İsrailli işadamı Şlomi Michaels tarafından sürdürüldü. Yatom’un kurduğu Magalcom şirketi yakın bir zamana kadar Kürtlere ‘stratejik danışmanlık’ yaptı. Yatom tüm bu iddiaları reddetti. Ancak eldeki belgeler bu yalanları boşa çıkarıyor. Bu arada İsrailli askerlerin bölgedeki varlığını İsrail gazetesi Yediot Ahronot da görüntüledi. Erbil yakınlarındaki Erbil Havaalanı’ndaki görüntüler İsraillilerin bu bölgedeki varlığını kanıtlayan önemli bir kanıt oldu. MOSSAD başkan ve yardımcıları Irak’ın Kuzeyinde Görev Yapıyor Hemen hemen tüm MOSSAD başkan ve yardımcıları Irak’ın Kuzeyinde görev yapmış ve Kürtlerle yakın ilişkide bulunmuştur. Irak’ın Kuzeyinde görev yapan MOSSAD başkan ve yardımcıları: Reuven Shiloah (1949-1962), Meir Amit (1963-1968), Zvi Zamir (1968-1974). Zvi Zamir’den boşalan MOSSAD Başkanlığı’na Yitzhak Hofi (1974-1982) atanmıştır. Yitzhak Hofi’nin yardımcılığına ise David Kimche atanır (1976-1980). İkisi de daha önce Irak’ın Kuzeyinde görev yapmışlardı. Bir süre sonra MOSSAD’ın Başkan Yardımcılığına David Kimche’nin yerine, Nahum Admoni getirilir (1980-1982). Nahum Admoni (1982-1989) seneleri arasında MOSSAD Başkanlığı koltuğuna oturacaktır. Nahum Admoni da Irak’ın Kuzeyinde görevli olarak bulunmuştur. Nahum Admoni’nin yardımcılığına getirilen Menahem ‘Nahik’Navot (1984-1986 )Irak’ın Kuzeyinde görev yapanlar arasındadır. Nahum Admoni’nin yerine MOSSAD koltuğuna 1989-1996 yılları arası Shabtai Shavit oturacaktır. O da Irak’ın Kuzeyinde görev yapmıştır. 1998–2002 yılları arasında MOSSAD Başkanlığını yapan Efraim Halevy de Irak’ın Kuzeyinde görevlendirilenlerden biridir. Her halde Irak Kürtlerine insani yardım götürmek için gitmişlerdir!!! Bu ünlü isimlerin Irak’ın Kuzeyinde peş peşe görevlendirilmeleri, bölgenin İsrail için ne kadar büyük bir öneme sahip olduğunu göstermiyor mu? Bölgenin önemi İsrailliler için her geçen gün daha da arttı. Kutsal topraklara duyulan sevgi ve enerji kaynaklarına gösterilen ilgi, İsrail’i Irak’ın kuzeyi ve Kürtlerin sevdalısı haline getirdi. Dış Güçler Tarafından Satılan Kürtler Mesud Barzani’nin "Barzani II"kitabında şöyle diyor: “Amerikan politikalarının bu mazlum ve mücadeleci halkın kaderi aleyhine komplolar kurmayı gerektireceğini ya da başkalarına bu mazlum halka kalleşlik etmelerinin yolunu açacağını aklımızın köşesinden bile geçiremezdik. Ama aklımızdan geçirmediğimiz bu ihanet gerçekleşti. İran Şahı’nın 6 Mart 1975 günü Kürt halkını arkadan bıçaklarken, Amerikan yönetimi Kürt halkına arkasını döndü. Bu halkın çağrılarına kulaklarını tıkadı. Bu trajedide en büyük günah (ABD’nin Yahudi asıllı Dışişler Bakanı) Henry Kissinger’in omuzlarındadır. Sebep odur.” Halkını Felakete Sürükleyen Adam Amerikalı Araştırmacı Thomas Goltz Mesud Barzani’nin babası Molla Mustafa Barzani’yi şöyle anlatıyor: “Halkını sürüklediği bütün o felaketlerin ardından Molla Mustafa Barzani’nin ayakta kalmasını sağlıyordu. Bu felaketler o kadar çoktu ki. En ünlülerinden biri, Ksenephon gibi bir paralı asker komutanı olarak Stalin’in 1946 da İran’da kurdurduğu, kısa ömürlü ‘Kızıl’, Mahabad Özerk Cumhuriyeti’nin Genel Kurmay Başkanıydı. Britanya ve ABD’nin baskısıyla yıkıldı bu Cumhuriyet. Molla Mustafa ve adamları, kadınları, yaşlıları ve savaşamayacak durumda olan diğerlerini kaderlerine terk ederek Sovyetler Birliği’nin derinliklerine doğru 12 yıl sürecek yolculuklarına başladı. Bağdat’la, Kürtlere petrol gelirlerinden pay veren ve kültürel özerklik tanıyan bir iktidar paylaşım anlaşması önerilmişti Molla Mustafa’ya. Muhtemelen dünyanın hiçbir yerinde hiçbir Kürt gruba yaşadıkları ülkenin hükümet tarafından bu kadar iyi bir anlaşma önerilmemişti. “Nankör insan, herşeyin fiyatını bilen, fakat hiçbir şeyin değerini bilmeyen kimsedir.” Ama bununla yetinmeyen Molla Mustafa 1970′lerin başında bir kere daha isyan bayrağını açtı. Bu kez Bağdat’a ve Hüseyin Ağa Surçi gibi hükümete sadık Kürt aşiretlerine karşı İran Şahı’yla (ve İsrail gizli servisi MOSSAD’la) ittifak içindeydi. Kürtler arasında Barzani’ye karşı çıkanların (ya da belirsiz amaçlarını sorgulayanların hepsi) ‘caşh’ ya da hain olarak nitelendi ve buna göre muamele gördü. Barzani’nin Şah’la (ve MOSSAD’la dansı) 1975′te İran ve Irak arasında imzalanan (Henry Kissinger sayesinde), Şattülarap’ı İran’a veren ve Kürtlerin bir kez daha çöküşüne yol açan Cezayir Anlaşması’yla son buldu. Molla Mustafa ve adamları bu kez ABD’nin yolunu tuttu. Çok seyahat etti, çok harcadı ve sonunda kanserden Washington’da öldü.” İsrail Dışişleri Bakanı Abba Eban (Ortada), Mesut Barzani’nin Babası Molla Mustafa Barzani (Solda) ve Barzani’nin Yanında MOSSAD Başkanı Meir Amit-İsrail. Bütün sorun da burada yatıyor. Hafızamız, Iraklı Kürtlerin en az üç kez, silah sesleri kesildiğinde kendini yanlış tarafta bulduğunu gösteriyor. En son örnek 1991 baharında, Körfez Savaşı’nın hemen sonrasında Başkan Bush Kürtleri kendi kaderlerine terk ettiğinde yaşandı. ABD’yi ikiyüzlülüğünden, kendi yöneticilerinin de hatalı yargılardan dolayı suçlayan Kürt mülteciler dalgalar halinde Türkiye sınırlarına aktı. Mezopotamya’da hatıralar uzar gider, özellikle de kimin iktidara karşı kiminle, neden ve ne zaman işbirliği yaptığına dair yerel hatıralar. Kürtlere İftira ve Haksızlık Yapılıyor(muş)! Mesud Barzani "Barzani II" adlı kitabında: “Son zamanlarda Irak’ta bazı kitaplar yayınlandı. Bu kitaplarda, güvenlik birimlerinin ve istihbarat yetkililerinin bazı konuları yazarlara dikte ettirdikleri açıkça görülmektedir. Hatta bazı üst düzey subaylar ve istihbarat yetkilileri de kirli kalemleriyle, Irak tarihini çarpıtmak ve ulusal güçleri karalamak için kitaplar yazdılar. Öyle anlaşılıyor ki, bu kindarların ana gayelerinin bir parçası, Kürt kurtuluş hareketinin tarihini ve büyük başkanını karalamak oluşturmaktadır. Amaçları, Kürt halkını bu hareketin ve başkanının yabancı güçlerle işbirliği içinde olduğuna ve isyanlarının sömürgecilerin direktifleriyle başladığına inandırmaktır(Kürt grupları dış güçlerle işbirliği içinde değilmidir?). Ama şunu unutuyorlar veya unutmuş gibi görünüyorlar. Bağımsız devletini kurma hususunda Kürt halkını meşru haklarından yoksun bırakanlar sömürgecilerdir (Sakın bu sömürgeciler ABD, İngiltere ve Fransa olmasın?). Şu şövenistlerin halklarının ensesine binip onlara kan kusturmalarına imkân sağlayan devletleri kuranlar da sömürgeci emperyalistlerdir. Barzani’nin İngiliz (ABD,İsrail….) yetkilileriyle mektuplaşmasını işbirlikçilik ve karanlık ilişki olarak nitelendiriyorlar. Ben, taassupçu ve ırkçı kimselerin yazdıklarını ve bundan sonra yazacaklarını tartışmak niyetinde değilim. Çünkü Kürt halkının verdiği mücadelenin ve başkanlarının sergiledikleri fedakârlığın bu pis kalemlerin kirletemeyecekleri kadar yüce olduğuna ilişkin inancım sonsuzdur”. Türk Gazeteci, araştırmacı ve yazar Uğur Mumcu: “Kürtler sömürgeciliğe karşı bağımsızlık savaşı yapıyorlarsa ne işi var CIA ve MOSSAD ‘ın Kürtler arasında? Yoksa CIA ve MOSSAD, antiemperyalist savaş veriyorlar da dünya bu savaşın farkında değil mi?" Tarih boyunca İngiltere, ABD, İran, SSCB, Suriye ve İsrail Kürtleri kullanmış ve işleri bittikten sonra kendi kaderleriyle baş başa bırakmışlardır, ama Kürtler tarihten ders alamamışlardır. Tarih, büyük devletler tarafından kullanıldıktan sonra çöplüğe atılan toplumlarla ve “tarih yazacağım, devlet kuracağım” diye kendi toplumlarını mahveden hayalperestlerle doludur. Irak Kürtleri’nin, kendi yakın tarihlerinden hiç de ders almamışa benziyorlar… Ali KERKÜKLÜ, "Irak’taki Türkmenlerin Sessiz Çığlığı" Kitabının Yazarı. | |
|
Teswirleriň ählisi: 0 | |