Nerelerdesin Şair?
Yoksa Yemen’de misin?
O yüzden mi dönmeyişin?
Yoksa Toroslarda bir dağın yamacını mı mesken tuttun?
Alageyiklerden, ceylanlardan ne haber?
“ Geceye yenilmeyen her kişiye ödül olarak bir sabah ve bir gündüz, bir güneş vardır. Ve şair, her sabah armağan olarak bir güneşe kavuşmaya en layık kişidir.” diyor Sezai Karakoç.
Ceylan da Şair olunca iyi, şiir olunca uysal, mektup gelince heyecanlı. Değil mi ki şiir bütün sanatların atasıymış. Önce şiirin eli öpülmeli o vakit. Her sabah bir şiir armağan edilmeli dünyaya güneşin doğuşu gibi.
Gariplerin diyar-ı hüznünde gariban mı hissediyor Şair kendisini? Bu bir ödüldür Şair’e. Gariplik iliklere kadar hissedilecek ki şöyle şiirler vücut bulsun, dili olmayanlara dil olsun:
“Garibim namıma Kerem diyorlar
Aslımı el almış harem diyorlar
Hastayım derdime verem diyorlar
Maraşlı Şeyh oğlu Satılmış’ım ben“
Değil midir ki “ Satılmış ” Allah’a adanmış demektir Anadolu’ca. Önce Aslı’ya, Aslı’dan Asıla adanıştır şiirin serüveni, şairin kaderi.
“ Şiir, adeta şairin duyarlılığı üzerinde açan çiçek gibidir. Onu açılımını yapmadan kopardığınızda çabuk solup gider.” diyor ya Sezai Karakoç.
O halde şiiristana girip şairin atan kalbini duymak gere-kir. Şiiri soldurmamak için şiirin dünyasında çiçeklerin kokusunu solumak gerekir. Şiirin özüne ulaşmak gerekir.
Bugün bende bir hal var Şair, dedi Ceylan.
Mesela Mona Roza’da yağmur nasıl düşüyordu toprağa?
– İğri iğri
Ceylan hep düşünmüştür neden iri iri değil de iğri iğri diye?
– Çünkü iri kelimesi yetersiz.
Yani şair biraz da dilinin olanaklarını genişletmeli. Dizelerden hayata akmalı. Kuşatıcı, etki uyandırıcı, müzikaliteli olabilmeli.Şair kelime-lerle cilveleşmeli, kalıpları kırmalı, yeni söylemler avına çıkan bir söz avcısı olmayı da bilmeli. Gül bahçesine “ gülistan “ denmesi aşina bir durumdur. Gel gör ki Cemal Süreya dilinde “ –istan ” gelip gözün yanına kıvrılır ve bir “gözistan “ doğar şair dilinde.
“gözleri göz değil gözistan“
Şair dilinde göz bahçesi de hayat bulur. Gözünün gördüğü her yerde sevgilinin gözleri beliriverir. Bir âşık için gözden gönle akmaktan daha doğal ne olabilir? Gönlün her yeri gözistan görmesi de şaire yaraşır bir tabir elbet.
Ey Şair, sen nerelerdesin?
Hala Toroslarda mısın?
Ceylanların, alageyiklerin, Köroğlu’nun, Karacaoğlan’ın ayak izlerinden oluşan şiiristanda mısın?
Yoksa sen Çukurova gibi geniş ve “münbit“ misin?
Yeni kelimeler mi ekiyorsun gönül ovana?
O zaman Ceylan’ın saçları pamuk ipliğinden elif elif çözülür. Şairin dili şiiristan, Ceylanın gözü gözistan olur.