12:32 Şygryýet melekleri / makalajyklar toplumy - Sennur Sezer | |
SENNUR SEZER
Şygryýet melekleri
Türk şahyry, ýazyjy Sennur Sezer (Sennur Fatma Çelik), ýazyjy Adnan Özýalçyneriñ aýaly. 1943-nji ýylyñ 12-nji iýunynda Türkiýäniñ Eskişehir şäherinde dünýä indi. Döwlet demir ýollarynyñ ýöriteleşdirilen başlangyç mekdebinde ikinji synpdan başlan okuwyny Kadyahmet başlangyç mekdebinde tamamlady (1953). Kasympaşa orta mekdebini (1956) tamamlandan soñ Eýýup liseýinde okady we okuwyny Stambulyñ gyzlar gimnaziýazynda dowam etdirdi. Durmuşa çykýança (1967) belli bir wagta çenli Taşkyzak werfinde (tersane) (1976-1977l buhgalterlik etdi. "Varlık" (1964-69) "Arkım" (1976-77) neşirýatlarynda korrektor, ASA Ajans habarlar gullugynda, "Cumhuriyet" gazetinde (1972-74) žurnalist bolup işledi. "Görsel Yayınları" neşirýatynda işläp ýörkä nepaga çykdy. Döredijilik ýoluny garaşsyz ýazyjy hökmünde "Elele", "Hürriyet" gazetleriniñ Ýewropa neşirlerine ýazgylar ýazyp dowam etdirdi. Şol bir wagtyñ özünde "Evrensel" gazetinde-de yzygiderli çykyş etdi. Şahyra zenan 2015-nji ýylyñ 7-nji oktýabrynda Stambulda aradan çykdy. Şahyryñ ilkinji "Gije we..." (“Gece ve…”) atly goşgusy "Sanat Dünyası" žurnalynda (iýul, 1958) çykdy. Beýleki goşgulary "Yeni Ufuklar", "Yeditepe", "Türk Dili", "Varlık", "Türkiye Yazıları", "Sanat Emeği", "Cumhuriyet Kitap", "Evrensel Kültür" ýaly birnäçe žurnallarda çap edildi. 1972-1974-nji ýylda makalalary "Cumhuriyet" gazetinde çykdy. Goşgularynda we ýazgylarynda jemgyýetçilik-realistik dünýägaraýşynyñ çäklerinde ýurt hem-dw dünýä möçberli problemalary, şahsyñ çykgynsyzlyklaryny beýan etdi. Sennur Sezer türk şygryýetiniñ görnükli zenan wekillerinden biri hasaplanýar. Birnäçe edebi duşuşyklarda edebiýatyñ we jemgyýetiñ meselerini orta atýan şahyryñ "Bu suratda kimler bar?" ("Bu Resimde Kimler Var") kitaby 1987-nji ýylda Halyl Kojagöz adyndaky şygyr baýragyna, "Keloglan we Köse" kitaby 1990-njy ýylda Sytky Dost adyndaky çagalar edebiýaty baýragynyñ birinji baýrakly ornuna (adamsy Adnan Özýalçyner bilen birlikde), 1998-nji ýylda Pir Soltan Abdal kružoklarynyñ edebiýat baýragyna, "Hapalanan kagyzlar" ("Kirlenmiş Kağıtlar" kitaby 2000-nji ýylda Ýunus Nadi şygyr baýragyna mynasyp boldy. Ol Türkiýäniñ Ýazyjylar sindikatynyñ, PEN ýazyjylar toparynyñ, Edebiýatçylar toparynyñ hem agzasydyr. Kitaplary: "Gecekondu" (1964), "Yasak" (1966), "Direnç" (1977), "Gerçeğin Masalı" (çocuk şiirleri, 1979), "Sesimi Arıyorum" (1982), "Kimlik Kartı" (ilk üç kitabı, 1983), "Bu Resimde Kimler Var" (1986), "Afiş" (1991), "Direnç Şiirleri" (toplu şiirleri, 1995), "Kirlenmiş Kağıtlar" (2000), "Dilsiz Dengbêj" (2001). Antologiýa: "Uçuk Seçik Şiirler" (1991), "Motorize Köleler - Emek Öyküleri 3" (Adnan Özyalçıner ile, 2001), "Dokumacının Ölümü - Emek Öyküleri 4" (Adnan Özyalçıner ile, 2001). Edebiýaty öwreniş boýunça kitaplary: "Şiir Gündemi" (1994), "İstanbul’un Taşı Toprağı Altın" (A.Özyalçıner ile, 1995), "Türk Safosu Mihri Hatun" (1996), "Üç Dinin Başkenti İstanbul" (A. Özyalçıner ile, 2002). Çagalar kitaby: "Sümüklü Böceğin Masalı" (1989), "Keloğlan ile Köse" (A. Özyalçıner ile, 1989), "Hasır Ören Padişah" (1991), "Pencereden Bakan Çocuk" (1995). • DİRENÇ DOĞURAN KADINA Tırnaklarını etine geçir bağırma Isır kanat dudaklarını parçala Bırakma yaşamayı bırakma umudu Daha çok yok sabaha Yorulur gövdene inen sancılar Acılar bakır Beklemeyi bil Başkaldırır gövden başkaldırır Susar Önce öleceğim sanacaksın Direnmen bitsin diye uğraşacak sancın Gitgide sıklaşacak kamçılar Sessiz ağlayacaksın Unutacaksın başın nerde nerde ayakların Bin kollu bir boşluk beyninde Dünyadan uzaksın Kim duyar sesini haykırsan Gücünü tüketme Dayan bir sınav bu G ü l ü m s e. • HERGELE ŞİİRLER Sen ki övünürsün kadınlara egemenliğinle Söyle Nedir eldeğmemişlik ve ne zaman biter Ve neden daha kolay bir fahişeyi şaşırtmak Yaşlı bir bakireyi hoşnut etmekten Söyle Nasıl altedilir eldeğmemişlik O ulaşılmaz noktada Yeniden yeniden ürerken Sen ki övünürsün Gövden ve sertliğinle Bir bulutu elegeçirdin mi Ve gökkuşağını doladın mı beline... Söyle Bir kızı nasıl ayırırsın bir anadan Göğüslerine dokunmadan Gövdenden kurtulmaktır sevişmek Düşlerinden sıyrılmak Yeni bir etle kuşanmak yaşamayı Ellerini kamaştırır etin Eğilirsin Ve bezgin boşalırsın yatağına Kendine kapalı ırmak Sen ki övünürsün kadınlara egemenliğinle Usanmadın mı sarılmaktan gölgene Söyle. II Yanılıyorsunuz sayın şair yanılıyorsunuz Söz konusu kadınlar olduğunda Diyelim çok seviyorsunuz, seviliyorsunuz Sevdalısınız hatta Yine de tanımıyorsunuz sevdalınızı - Sizin bildiğiniz bir içbaygınlığı Sevda değil diyebilirim de Neyse... - Bilmiyorsunuz çünkü Nedir ormanla benzeştiren Ve ayıran bir kadını Haklısınız Adımlayıp yıllar yılı bir sokağı Taşlarını bilmemek olası Ama bir kadın Nasıl çağrıştırır sokakları Yaklaştıkça uzaklaşan O koku, renk Ve gökyüzünü yitirmiş gibi Başdönmesi Girdikçe içine, daldıkça, derinleştikçe Ya da kendine çektikçe Aldığını kendi kılan Orman nasıl ayrılır bir kadından Severken öldürmek kuşkusu Ve anasını kıskanmak tüm dünyadan Yüreğinize çarpan Ah bir kadından doğmasaydınız keşke... Söyleyin nasıl ayırırsınız bir taşı öteki çakıldan. • KİRLENMİŞ KAĞITLAR Bilir misin bekleme salonlarını küçük istasyonların? Akşam saatleri, uzak İstanbul'a, Ankara'ya, Dünya'ya birden iner karanlık. Ve üstüne sinmiş is kokusuyla, hep geç kalırsın artık. Uykusunu alamamış beden, acımış yağ ve tanımadığın bir koku ortalıkta. Belli ki çoktan gelip gitmiş posta. Ve ışık ışık geçen hızlı tren durmaz bu aralıkta. Geç geldin. Bir söylentiyle büyütülür herkes: 'Gündönümü şenliklerin ateşleri sönmeden geri döner zemheri. Tipiye karışır erkenci çağla, çiğdem... Savrulur erik çiçekleri. 'Boy atamayan ahlat yineler: 'Geri döner zemheri...' Ve tadını kalın kabuklar ardına saklar... Kadınlar, ki yoklukları farkedilir olsa olsa. Kadınlar, bir yazma, bir renk, bir devinim... Karıncalar kadar olağan... Payları karıncalar kadar hayatta. Göçerler, trenleri tanımadan. Selvisiz ve söğütsüz bir ıssızda, katar katar gece taşları. Bekleme salonları. Ucuz tütün, mektup torbası ve bir öykü: cılız ışığıyla. Susuz ve ışıksız köylerin kapısı. Dünyayı bir durak sayanlara, örnek: 'Budur payına düşen. Bekle...' Ve gökte gecikmiş bir turna katarı. Bilir misin bekleme salonlarını? II. Gül desem gocunur musun, her gördüğüm çiçeğe. Her dikeni gül saysam... Böyle kıraçlar varmış, dinledim: Gül diye adlandırırmış her rengi, Ve gül kokarmış ortalık. Sonra sevdanın ulaşmadığı kuytularda, karasevda olmuş her tanışıklık. Ah, dilini anlamadığım kalabalık... Suçludur erken açan ve erken geçen çiçek Rüzgâra sinen koku. Yaban diye adlanır utangaçlık. Hırsızlık yasak ama yağma helâl. Kirletilmiş düşler, parçalanmış yürek... Gülün morardığında menekşe sayıldığı... Gülün tanınmadığı gerçek... Ah, sesime sağır yalnızlık... Güzle ballanacak dikenleri tanı. Dil buran meyvelerden sakın... Ağuludur terle, kanla sulanmayan ürün. El değmemiş bahçe, görülmemiş düş hayretmez. Ey adım uydurduğum koşu... Yorulmaz aşk... Yetinmez aşkınlık. Çeşme: onedio.com | |
|
Teswirleriň ählisi: 0 | |