02:50 Şazada Gorkut we Pyýala beg | |
ŞEHZADE KORKUT İLE PİYALE BEY
Taryhy şahslar
Türk tarihi ibret sayfalarıyla doludur. Ne yazık ki; Bizlere tarihimizin kronolojik tarzda öğretilmesi, milli bilinci dumura uğratmaktadır. Gençlik, bu öğretilerden dolayı dün ile bugünü yorumlamaktan uzak kalarak, tarihi sürecin bütünlüğünü anlayamamakta ve milli şahsiyetinin gelişmesinde sarsıntılar geçirmektedir… Osmanlı’da bir “Kardeş katli” meselesi vardır. Devletin birliğini tehdit eden her türlü isyan girişimi, kim tarafından yönlendiriliyorsa yönlendirilsin, cezası idamdır! Bu hüküm Fatih Sultan Mehmet tarafından şu ifade ile kanunlaştırılmıştır: “Ve her kimesneye evlâdımdan saltanat müyesser ola, karındaşların nizâm-ı âlem içün katletmek münâsibdir. Ekseri ulemâ dahi tecviz etmiştir. Anınla âmil olalar” İslami şer’î hukuka uygun görüş belirten Osmanlı Alimleri isyana kalkışanları “Bağy” olarak adlandırmışlardır… İsyancıların bağışlanması ve bağışlanması için teklif edilmesi bile mümkün değildir! Osmanlı döneminde kardeş katli birçok kez gerçekleşmiştir. Bunlar içinde Cem Sultan ve Şehzade Korkut olayları gelişmeleri yönünden ders niteliğindedir. Cem Sultan, idam edilmemek için Vatikan’a sığınarak çile dolu bir hayat sürmüş, Osmanlı Devleti’ni Avrupa karşısında zor durumda bıraktırmıştır… Yavuz Sultan Selim’in ağabeyi Şehzade Korkut’un öyküsü ise; Korkut, Dedesi Fatih’in döneminde çok iyi bir eğitim görmüştür. Babası ll. Bayezıt tahta çıktığında, O’na önce Manisa daha sonra Antalya sancakbeyliği görevleri verilmiştir. Şehzade Korkut, Türk Denizciliğinin gelişmesine büyük katkılarda bulunmuştur… Şehzade Korkut babasının döneminde büyük bir hata yapar! Hac’ca gitmek bahanesiyle 1509 yılında Mısır’a gider. Mısır’da Osmanlı muhalifi Memluk sultanı Kansu Gavri tarafından merasimlerle karşılanır. Bu durum ll. Bayezıt’ı kızdırır. 2 yıl Mısır’da kalır. Daha sonra af edilir Antalya’ya döner. Ancak Korkut’un bu davranışı, payitahtta güvensizliğe neden olur. ll. Bayezıt’ın üç oğlundan en küçüğü Selim, kardeşlerine dokunmayacağı sözünü vererek babası II.Bayezıt’tan padişahlığı devralmıştı. Böylece ilk defa geleneksel uygulamanın dışına çıkmış tahta geçer geçmez kardeşlerini ortadan kaldırmakla işe başlamamıştı. Acaba yıllardır uygulanan acımasız yasa tarihe mi karışmıştı? Oysa o tarihte kardeşleri Şehzade Ahmet ve Şehzade Korkut hayattaydı ve her ikisi de kendisinden büyüktü. Şehzade Korkut yeniçerilerin kefilliği ile Yavuz Sultan Selim’e biat etmiş ve itaat sözü vermişti. Yavuz Sultan Selim’de ona Antalya, Midilli ve Saruhan (Manisa) sancaklarını ömür boyu tahsis etmişti. Daha en başından Şehzade Ahmet tavrını belli etti ve isyan bayrağını açtı. Ya Şehzade Korkut ta verdiği sözde durmazsa işte o zaman Osmanlı Devletini Cem Sultan olayından daha büyük bir tehlike bekliyor demekti. Yavuz Sultan Selim’in büyük planları vardı. Anadolu’yu terör yuvası haline getiren Şah İsmail ve İslam dünyasının lideri olma yolunda ki tek engel Memluk Devleti bertaraf edilmesi gibi. Fakat bu hedeflerin gerçekleşmesi gereken güçlü otorite üzerinde herhangi bir tehdit unsuru yer almaması gerekiyordu. Şehzade Ahmet ve Şehzade Korkut’un hayatta olmaları ve üstelik Şehzade Ahmet’in isyan halinde olması endişeleri arttırıyordu. Yavuz Sultan Selim Şehzade Korkut’un sözünde durup durmadığını bilmek istiyordu. Çünkü Şehzade Ahmet isyan etmiş onu bertaraf etmek için çalışıyordu. Eğer Şehzade Korkut’ta isyan edecek olursa çok vahim durumlar oluşabilirdi. Yavuz Sultan Selim amcası Cem Sultan olayının ortaya çıkardığı 14 yıllık tecrübeyi bizzat yaşamıştı. Bir an önce Şehzade Korkut’un niyetini açık etmeliydi. Şehzade Korkut için büyük ölüm kalım imtihanı başladı. Devlet adamlarının ağzı ile Şehzade Korkut’u saltanata davet eden ve destek sözü veren mektuplar yazıldı. Şehzade Korkut’un vereceği cevap yaşaması ya da ölmesi demekti. Aslında dedesi Fatih öldüğünde babasının yerine vekâlet etmiş saltanat olgusunu bizzat yaşamıştı. Şehzade Ahmet’in babasının sağlığında gerekli desteği alamaması onu heveslendirmişti. Çünkü kendisi Şehzade Ahmet’ten sonra en büyük şehzadeydi. Fakat o da aradığı desteği bulamamıştı. Özellikle yeniçeriler net bir şekilde Selim’den yana tavır almışlardı. Artık onun için Yavuz Sultan Selim’in vereceği karara uymaktan başka çare kalmamıştı. Şimdi durum değişmişti. Devlet adamları açıkça destek sözü veriyorlardı. Şehzade Korkut hayatının hatasını yaptı. Gelen mektuplara olumlu cevap vererek kendi ölüm fermanını imzaladı. Yavuz Sultan Selim hemen harekete geçti. Bursa’dan av bahanesiyle ayrıldı hızla Manisa’ya doğru yola çıktı. Şehzade Korkut sarayının kuşatıldığını görünce gerçeği anladı. En sadık dostu Piyale’yi ve bir miktarda altın alarak bahçe kapısından kaçtı. Arkadaşı ile Antalya civarında ki dağlara doğru gittiler. Mağaralarda günlerce saklandılar. Fakat yiyecekleri bitmişti. Hepsinden önemlisi yurt dışına çıkmak için bir yol bulmaları gerekiyordu. Sadık arkadaşı Piyale yakınlarda rastladığı bir Türkmen’den (Yörük) yardım istedi. Durumu ona etraflıca anlattı ve ona atlarından birini vererek kendilerine yiyecek getirmesini ve sonrada bir gemi bulmasını istedi. İstedikleri yiyecekler getirildi. Sonra tekrar Şehzade Korkut’un atına binen kişi tekrar gemi aramak için şehre indi. Yavuz Sultan Selim, Şehzade Korkut’u her yerde arattırıyordu. Yurt dışına çıkışını engellemek için sahiller kontrol ediliyor her yerde tedbir alınması isteniyor ve uyarılar yapılıyordu. Şehzade Korkut ve arkadaşının yaptığı büyük bir hata onları ele verdi. Kendilerine yardım edecek kişiye verdikleri atın koşum takımları hükümdarlara mahsus özellikteydi. Şehre inen adam hemen fark edildi ve yakalandı. Sorguya alınan kişi epeyce direndi fakat ölüm tehdidi üzerine çaresiz Şehzade Korkut’un saklandığı yeri söyledi. Şehzade Korkut arkadaşı Piyale ile yakalandı. Piyale Şehzade Korkut’u bir an bile yalnız bırakmıyor onu anlattığı hikâyeler ile teselliye çalışıyordu. Bir ara uykuya dalan Şehzade Korkut’un yanından ayrılan Piyale döndüğünde en yakın arkadaşının boğularak öldürülmüş olduğunu gördü ve tarifi imkânsız bir acıya boğuldu. Şehzade Korkut Yavuz Sultan Selim’inde katıldığı bir cenaze töreni ile Bursa’da defnedildi. Yavuz, malum ve meşhur celadetine rağmen, aynı zamanda çok hassas ve ince ruhlu bir insandı. Devletin bekası için bertaraf etmeye mecbur kaldığı kardeşi Korkut’un tabutunun altına girdi ve “Ey kardeşim! Ne sen böyle yapsa idin, ne de ben böyle yapmak mecburiyetinde kalsaydım!” diyerek ağladı. Şehzade Korkut’un Piyale adındaki sadık adamına “Seni, büyük bir fazilet olan sadakatin sebebiyle, af ediyorum! Bu sadakatinin mükafatı olarak da seni istediğin makama tayin edeyim. İstersen vezirim ol!” teklifinde bulundu. Piyale de teşekkür etti ve sadakatini katmerleyerek “Sultânım, bundan sonra benim vazifem Şehzade Korkut’un türbedarı olmaktır!” dedi. Piyale Bey’in göstermiş olduğu ahde vefanın ve sadakatin asaleti karşısında şaşkınlığa düşen Yavuz Sultan Selim, Piyale Bey’in türbedar olmasına rıza gösterir. Piyale Bey ömrünü; efendisi Şehzade Korkut’un türbesinde ibadet ve bakım yapmakla tamamlar… Vatan için terini ve kanını dökenlerden Allah razı olsun! Yılmaz KARAHAN. | |
|
Teswirleriň ählisi: 0 | |