20:52 Arkın Gelişin ile röportaj | |
ARKIN GELİŞİN İLE RÖPORTAJ
Söhbetdeşlik
1976 yılı İstanbul doğumlu olan Arkın Gelişin, psikoloji gerilim türünde kitapları olan bir yazardır. Romanları, seri katil biyografileri ve suç psikolojisi üzerine kuruludur. 2004 yılında EİPOS DRESDEN Üniversitesi Suç Psikolojisi bölümünü bitirmiştir. Edebiyat ve araştırmacı yazar kimliğinin yanı sıra, Suç Psikolojisi alanında ilgili üniversiteler ve özel güvenlik şirketlerinde konferanslar düzenlemektedir. Arkın Gelişin, uzmanlık alanına giren konularda emniyet müdürlüğü ile de ortak çalışmalar yapmaktadır. 2014 yılının Ocak ayında Gaziantep’te firar eden, halk arasında bilinen ismiyle Bebek Yüzlü Seri Katil Ali Kaya’nın yakalanması için Ankara Emniyet Müdürlüğü ile birlikte çalışmıştır. Evli ve 3 çocuk babası olan yazar, 2 yıldır Kanada’da yaşamaktadır. - Tüm Dedektif Dergi okurları adına hoş geldiniz Arkın Bey. Keyifli olacağını düşündüğüm sohbetimize zaman ayırdığınız için öncelikle teşekkür ederim. Eğitim hayatınızı Almanya’da tamamlamışsınız. Peki, suç işlemenin bir dönem çok arttığı Almanya’da bu durumun etkisiyle mi karar verdiniz suç psikolojisi üzerine eğitim almaya? Yani sizi bu alanda çalışmaya iten özel bir şey, bir olay mı oldu? - Öncelikle bana bu fırsatı verdiğiniz için çok teşekkür ederim. Dünyanın neresinde olursam olayım, her halde yine aynı tercih hakkımı kullanırdım. Suçun temelini araştırmak istedim. Aynı koşullarda doğan ve yetişen insanları suça iten sebepler nelerdir. Mesela mesleği Doktor olup, hayatını insan kurtarmaya adayan birisi niçin seri katile dönüşür. Tip dünyasında bunun çok örnekleri var. Ancak bir itirafta bulunayım: Maalesef ben dahil, bu alanla ilgilenen hiç kimse bu soruya net bir yanıt bulamadı. Elbette beyin hasarları veya psikolojik etkenler insanı suça itebilir ama bu sadece bir tez. - Kitaplarınızda suç ve suçluların psikolojisini, suç işlemeye iten psikolojik eğilimlerini, suç işlerken neler hissettiklerini yazıyorsunuz. Ve ben de dâhil olmak üzere, tüm okuyucuların merak ettiği yegane şey, bu derinliği okuyucuya aktarmayı nasıl başardığınız.. Etkilenmemek mümkün görünmüyor açıkçası. - Yazarken etkilenmiyorum desem yalan söylemiş olurum. Bu suça meyıllı olduğuma dair bir gösterge değil ama yazarken karanlık bir dünyanın içersinde gezindiğim de bir gerçek. Okurları etkileyebilme başarım bence gerçek vakalar üzerinden yaptığım araştırmalara dayanıyor. Yarattığım her karakter ve kurgunun içerisinde mutlaka gerçek yaşanmışlıklar var. Bu etkilenme durumu ile ilgili komik olaylarla karşılaşmıyor değilim. İlk romanımı günlük formatında yazdım. Sanırım bazı okurlarım bunu çok ciddiye almışlar. Birçok kez şu soruyla karşılaştım: ‘Bu günlük gerçek mi? Bu günlüğün sahibin tanıyor musunuz?’ Hatta bir kaç kez aslında hikayedeki Efe karakterinin ben olduğum bile iddia edildi. - Sizin, seri katiller konusunda birçok araştırma kitabınız bulunuyor. Dedektif dergi okurlarına bunlardan biraz bahsedebilir misiniz? Okuyucularımız, seri katiller hususunda merak ettiklerini giderebilir mi? - Seri katiller üzerine biyografilar yazarken çok uzun bir araştırma evresinden geçiyorum. Seri katilin yaşadığı ülkenin yetkilierinden belgeler talep ediyorum. Seri katili şahsen tanıyan insanlarla irtibata geçiyorum. Her bir biyografida farklı profildeki bir seri katili ele almaya çalışıyorum. Böylelikle okurlar klişelerin ötesinde de seri katil vakaları olduğunu algılıyorlar. Kitaplarda daha çok seri katillerin blinmeyen yönlerine değinmeye çalışıyorum. Daha önce gün yüzüne çıkmamış bilgiler ve fotoğraflar araştırıyorum. Tüm biyografilar de daima bilimsel gerçeklere dayanmakta. Bununla ilgili Dedektif Dergide yayınlanan Kadın Seri Katiller serisini iki yıl boyunca başarı ile okurlara sunduk. Bir önceki sayımız itibariyle de Erkek Seri Katiller serisini okurlara sunmaya başladık. - Arkın Gelişin, suç psikolojisi ya da seri katiller dışında başka neler okumayı seviyor peki? - Hoşuma gidebilecek herşeyi okumaktayım. Ama favorilerim Korku, Gerilim ve Polisiye. Stephen King favori yazarım. - Aslında psikolojinin her alanında çalışan insanlara biraz temkinli yaklaşılıyor galiba. Çünkü duygu durumlarını ve insan karakterlerini iyi gözlemleyip iyi analiz ediyorlar. Ve bu da ister istemez, karşısındaki insanda bir gerilim yaratıyor, kişilik ve karakterinin hemen çözülebileceğini düşünüyor. Bu bağlamda, siz de mesleğin getirdiği deformasyonları yaşıyor musunuz? Örneğin tanıştığınız her kişiyi analiz eder misiniz ve sonraki ilişkilerinizde bu durum sizi rahatsız ediyor mu? - Farkında olmadan da ister istemez genel bir izlenim oluşuyor ama analiz etmek için ayaküstü sohbet etmek yeterli değil. Ayrıca fazla analiz özel hayatı bozar - İnsanların neden suç işlediği ve bunu yapmaya iten sebepler hep merak edilmiştir. Ve özelikle seri katil profillerine baktığımızda, geçmişlerinde yaşanılan bir travma ya da ailevi sebeplerin tetikleyici olduğunu görüyoruz. Peki, sizce bu durum genetik bir yatkınlık mı yoksa herkesin suç işleme potansiyeli aynı mıdır? - Suç geni yok. Yani seri katil bir babanın çocuğu da bu yönde tercih yaptığına dair bir örnek hatırlamıyorum. Çocuklukta yaşanmış bazı travmalar tetikleyici olabiliyor. Nöroljik etkenler şiddete meyili arttırıyor. Bu durumda şiddet suçlarına sebep oluyor. Beyindeki Frontal Orbital Kortex bölgesi hasarlı olduğu zaman empati duygusu azalıyor. Şiddet suçu sebebiyle mahkum olanlar üzerinde yapılan MR çekimlerinde, beynin o bölgesi yeterli miktarda uyarılmadığı görülmekte. Ama bana göre en büyük sebep sosyoljik etken. Örneğin suçun normalleştirildiği bir ortamda yetişen bir çocuğun kodlamasında da suç işleme eylemini daha olası olduğu görülmekte. - Kitaplarınızdaki ana karakter Efe’yi oluştururken esinlendiğiniz bir seri katil oldu mu? Karakter yaratma sürecinde nasıl oluşturdunuz Efe’yi? - Birçok seri katilin harmanı desem daha doğru olur ama Ted Bundy karakterini çok belirgin bir şekilde görebiliyoruz. Hikayenin devamında Charles Manson’a doğru bir evrilme var. Ted Bundy’nin narsizmi ve Charles Manson’nun tarikat lideri ruhu var. - Araştırmalarınıza dayanarak, gelmiş geçmiş en acımasız seri katil kim diyebilirsiniz? Ve onu diğerlerinden ayıran en önemli özellik nedir? - Çocukları hedef seçen her türlü kişi benim için yeryüzüne gelmiş en büyük kötülüktür. - Bir söyleşinizde, polisiye gerilim yazarı olmasaydınız aşçı olmak istediğinizi okudum. Peki, Arkın Gelişin iyi yemek yapar mı, en iyi yaptığı yemek nedir ve gelecekte bu konuyla da ilgilenme planları var mı? - Harika dolma sararım. Serçe parmağımdan ince ve tüm pirinçler sağ bakar. Şaka bir yana yemek yapmak bana terapi gibi geliyor. Bir tür sanat olarak görüyorum. Farklı lezzetleri harmanlamayı severim. Ayrıca Dünya mutfağından örnekleri pişirmeyi severim. Türk mutfağı haricinde Peru mutfağını beğeniyorum. - Polisiye gerilim yazmak bir yazara neler katıyor sizce? Ya da neler katabilir? - Okumak istediklerimi yazmak hoşuma gidiyor. Okurların zihni ve zekâsıyla oynamak hoşuma gidiyor. O yüzden hikâyelerimde bolca şaşırtmaca var. Bence her hangi bir kategoride yazmak, herkese değer katmakta. Özellikle gençlerimiz sosyal medya dili altında yabancı terimler ve kısaltmalar kullanmaya başladı. Bir tür iletişimsizliğe doğru gidiyoruz. - Son kitabınız ‘’Apokalips’’ de, üç kitaplık seri katil Efe yakalanıyor ve yakalayan polis ekibi ile yüzleşiyor. Belki de bir anlamda kendisi ile yüzleşiyor Efe. Peki, Efe karakteri son mu buldu, yoksa devam kitapları gelecek mi? - Apokalips ile birlikte Efe Sönmez serisi final yaptı. Ancak okurlar bu duruma pek sevinmedi. Epey tepki aldım bu konuda. Apokalips’ten sonra yeni romanıma odaklandım. Yüzsüz isimli yeni romanım bir aksilik olmazsa Temmuz 2019’da okurlarımızın beğenisine sunulacak. Yeni karakterler ve yeni bir kurgu. Ama okurlarımız merak etmesin. Yine bol gerilim ve bol ters köşe var. Ben yazarken kendi evrenimi yaratma çabasındayım. Bir hikâye tamamlansa da, farklı bir hikâyede geçmiş bir kitabın yan karakterine ana karakter olarak rastlamak mümkün. Örneğin yeni Romanım Yüzsüz Kanada’da geçmekte. Hikâyenin karakterlerinden bir tanesi Kanada’da yaşayan ve cinayet masasında görevli olan bir Türk. O karakter ise bolca Efe Sönmez’den bahsediyor. Ama okurlarım arasında güzel bir bağ oluştu ve onları asla üzmek istemem. Bu vesileyle bir müjdemi açıklayayım. Efe Sönmez hikâyesi dördüncü bir roman ile devam edecek. Efe Sönmez ölse de, mirası yaşıyor. Serinin finali olacak dördüncü romanın ismi Miras – Bir Seri Katilin Günlüğü 4. - Seri katillerin genellikle erkeklerden çıktığı bilinir. Yanlış biliyorsam lütfen düzeltin, ilk seri katil Locusta isminde, dönemin aristokratlarına hizmet vermiş bir kadın. Sizce erkeklerden mi yoksa kadınlardan mı daha fazla seri katil çıkıyor? - Öncelikle şunu belirteyim. Seri katiller ile ilgili istatistiklerden bahsederken, daima somut veriler üzerinden konuşuyoruz, yani yakalanmış seri katiller. İstatistiklere göre erkek seri katiller, kadın seri katillere göre daha fazla. Ancak şunu unutmayalım, kadınların planlama yeteneği ve manipülatif olma yeteneği erkeklere göre daha gelişmiş. Erkek seri katiller arasında spontane harekete geçen profil daha yaygın, oysa kadın seri katiller bazen yıllar süren bir plan neticesinde cinayet işlerler. Kim bilir? Belki henüz yakalanmamış kadın seri katiller aramızda ve sadece yakalanmayı bekliyorlar. - Seri katiller ya da suç psikolojisi dışında bir kitap yazmak isteseydiniz, polisiye dışında da olabilir, en çok hangi konuda yazmak isterdiniz? - Özel hayatımda mizahı yönümle çok tanınırım. Şu anda hali hazırda notlarını tamamladığım gerçek bir olaydan esinlenmiş bir mizah kurgum hazır. Ayrıca kanser hastası bir çocuk ile yetişkin bir kanser hastası arasında gelişen bir hikâyenin notlarını da tamamlamış bulunmaktayım. O kurgu ise verdiğim ipucu üzerinden anlaşılacağı gibi dramatik bir kurgu. Ancak şu an için o projelere odaklanmadım. Ben gerilim kurguları ile tanındım. Şimdilik o yönde devam ediyorum. Okurlarım ne zaman yeni bir beklenti içerisine girerlerse, ben de bahsettiğim farklı projelere yönelirim. - Zaman tünelinde geriye gitme şansınız olsaydı, özellikle hangi seri katili durdurmak isterdiniz? Ve neden? - Çocuk ve kadın kurbanları tercih eden her türlü katili önlemek isterdim. Fakat farklı bir bakış açısıyla baktığım zaman ise, işlenen seri cinayetler sayesinde polis teşkilatları gelişiyor. Çünkü her bir cinayetten yeni profilleme teknikleri elde ediliyor. Örneğin Ted Bundy sayesinde ilk kez seri katil tanımı literatürümüze dâhil oldu ve profilleme teknikleri bu sayede gelişti. 1970-1990 yılları arasında seri katil vakaları artışları gözlemlenmekte ancak istatistikleri doğru okumak lazım. Aslında o tarihler arasında seri cinayetler artmadı. O tarihler arasında seri katiller daha sıklıkla yakalanmaya başladı. Bunun yansıması da istatistiklerde. 1990 sonrasında ise seri cinayetlerde ciddi bir düşüş var. Bunun yegane açıklaması şu şekilde. Yakalanan seri katiller üzerinden gelişen profilleme neticesinde, polis teşkilatları daha seri bir şekilde katilleri yakalamaya başladı. Bu vesileyle kurban artışlarında azalma yaşandı. - Türkiye’de seri katiller ya da suç psikolojisi ile ilgili kitaplar yazan az sayıda yazarımız olduğunu biliyorum. Peki, sizce, standart bir klasik polisiye roman yazmak mı zor, yoksa adlı araştırma ve gerçek suç incelemelerine dayanan bir polisiye kitap yazmak mı daha zor? - Her ikisinin de farklı zorluk dereceleri var bence. İyi bir kurgu yaratmak için, uzun zaman harcıyorsunuz. Mekân ve karakter analizleri yapıyorsunuz. Yaratmaya çabaladığınız kurguyu mükemmelleştirmek adına gecenizi gündüzünüzü katıyorsunuz. Araştırma yine birçok detayla orantılı. Bu sefer yaşanmış olarak varsayılan olayların ispatı peşine düşüyorsunuz. Daha önceden bilinmeyen detayları araştırıyorsunuz. Resmi kurumlarla iletişime geçip, belge ve bilgi araştırıyorsunuz. - Polisiye romanların katil ya da katiller, bir başkomiser ve ekibi, olay yeri seçimi ve tüm bunların kurgulanması sonucunda oluştuğunu ve edebi bir yönünün olmadığı söylenir hep. Polisiye romanların edebiyat dünyasında zaman zaman küçümsendiği de olmuştur. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz? Polisiye bir kitap yazmak edebiyatın kolaycılığa kaçmış hali midir? - Asla katılmıyorum. Her polisiye içerisinde bir tutam dram mutlaka yer alır örneğin. Polisiye edebiyatın önemli bir parçası olsaydı, Sır Arthur Conan Doyle ve Agatha Christie ile tanışmazdık. Ben kendi romanlarım adına farklı düşünüyorum. Benim edebiyat dünyasında bir iz bırakma gibi bir çabam yok. Okurlarıma güzel vakit geçirebilecekleri ve gerilerek eğlenebilecekleri eserler sunmaya çalışıyorum. Ama edebi açıdan bir iz bırakma çabam yok. ‘Türkiye’nin Agatha Christie’si…’ gibi kıyaslamalar ile övünenlere gülüyorum. Kendi adını ölümsüzleştirmek en güzeli. Benim romanlarım Fast Food ürünler. Hızlı okunan ama bir lezzet bırakan kitaplar. 5 yıldızlık bir menü sunma çabam yok. Fast Food yediğiniz zaman doyuyor musunuz? Evet! Lezzetli mi? Evet! - Arkın Gelişin özel hayatında nasıl biridir? Kitap yazmak dışında vaktini nasıl geçiriyor? - Yemek yapmayı seviyorum. Mizahı yönüm daha ağırlıklı. Çok gülüyor ve güldürmeyi seviyorum. Çok iddialıyım, Stand Up metni yazacak kadar yaşanmışlığım var. Onun haricinde tüm enerjimi ve zamanımı eşime ve çocuklarıma adıyorum. Elbette kitap okuyorum. Film izlemeyi seviyorum. Konsol oyunlarında da iyiyim Ayrıca fırsat buldukça Tenis ve Futbol oynuyorum. - Son yıllarda televizyon programlarında sıkça cinayet haberleri işleniyor. Hatta suçlular bulunuyor, mağdur aileler ekranlara çıkıp adeta ifade veriyor, işlenen suçlar didik didik edilip gözler önüne seriliyor. Toplum bu konuda ikiye bölünmüş durumda. Bir kısım, bu programların suç işleme potansiyelini artırarak halkın psikolojisini olumsuz etkilediğini ve kaldırılması gerektiğini söylerken, diğer kısım ise suçluların bulunmasında önemli bir rol oynadığını belirterek, suç işlemenin caydırıldığı şeklinde görüş bildiriyor. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz? Bu tür programların yayınlanması, toplum üzerinde nasıl bir etki bırakıyor? - Her alanda olduğu gibi bu tip programlarda fazlasıyla bilgi kirliliği var. Bu tür programların yegâne çabası, reytingleri tutturmak. Bu tip programlardan çok teklif aldım ama hepsini kibarca geri çevirdim. Çok fazla detaya girmeden şu şekilde cevabımı vereyim. Bir ülkenin eğitim ve sağlık alanında özel sektörü gelişiyorsa, o devletin eğitim ve sağlık sisteminden ciddi sorunlar var demektir. - Kitaplarınızın baş seri katili Efe ile ilgili bir sinema filmi ya da dizi projesi var mı? Olsa da izlesek diyesim geldi şimdi. Açıkçası bu kadar iyi yazan yazarlarımız var, kriminal konularda adlı tabipleri aratmayacak titizlikte konular işleniyor. Lakin bizim de dünya çapında ses getirmiş bir sinema ya da dizi filmimiz yok. Sizce Türk polisiyesi hak ettiği ilgiyi görmüyor diyebilir miyiz? - Yaklaşık 2 yıl önce, bir yapım şirketi ile Efe Sönmez serisi ve yeni çıkacak romanım Yüzsüz için film ve dizi sözleşmesi imzaladım ancak ülkemizdeki ekonomik kriz dönemine denk geldi. Oysa dizi ve film konusunda uluslararası en popüler olan dijital platform ile anlaşma noktasına dahi geldik. Kurgularım projelendirmek için çok müsait. Elbet virgül koyduğumuz yerden tekrar sinema ve dizi projelerine devam edeceğiz. Türk polisiyesi uluslararası anlamda hiç yer almıyor desem abartmamış olurum. Ülkemizde ne kadar değer görüyor ki? Kendi ülkemizde bile yabancı yazarlara karşı daha büyük bir ilgi var. Bu durumda uluslararası anlamda nasıl ses getirelim? Oysa çok iyi yazarlarımız ve kurgularımız var. Benim şu anki hedefim romanlarımı yabancı dile çevirttirip yayınlatmak. Yeni romanım Yüzsüz için Kanadalı bir yayıncı ile el sıkıştık ama tercüme kısmi ile ilgili bazı pürüzler var. Onları giderip yurt dışında da adımı duyurmak istiyorum. Ayrıca şu ana kadar Kanada’ da Türk yazar olarak iki kez Televizyon programlarına katıldım ve ayrıca bir dergiye röportaj verdim. - Polisiye yazar olmanın avantaj ve dezavantajları nedir peki? Polisiye roman yazmak isteyen, bu işe heves eden yazar adaylarına ilk söyleyeceğiniz cümle ne olurdu? - En büyük dezavantajı polisiyenin ülkemizde hak ettiği değeri görmemesi. Daha önce de belirttiğim gibi, hangi alanda yazarsanız yazın size avantaj katar. Polisiye yazarları adaylarına tavsiyem, Dünyadan örnekleri okusunlar. Kurgu Türkiye’de geçiyorsa, bize uygun hikâyeler yaratsınlar. Yabancı bir hikâyeden esinlenip, kopyala yapıştır kurgu yaratma yanılgısına kapılmasınlar. Dizi sektörümüzdeki kurguların halini görüyoruz Okur üzerinde gerçekçiliği arttırmak için uzmanlarla bir araya gelip görüşsünler. Ben öyle yapıyorum. Danışmanlarım arasında polis teşkilatında ve tıp alanında görevli olanlar var. En doğru bilgi onlarda. - Size rakip gördüğünüz, bunu ben yazmalıydım dediğiniz bir yazar var mı peki? - Hiç bir alanda kendime rakip görme felsefesine kapılmıyorum. Ancak takdir ederim ve alkışlarım. Tek ekleyebileceğim, keşke Türk yazarlarımız da yabancı yazarlar kadar ilgi görseler. Özellikle kendi ülkemizde. - Burcunuzun İkizler olduğunu biliyorum. İkizler burcu için, tehlikeli ve ne zaman ne yapacağı belli olmayan, karanlık bir zekâya sahip olduğu söylenir. Tıpkı kitaplarınızdaki seri katil Efe’nin ruh halleri gibi. Siz de burcunuzun özelliklerini taşıyor musunuz peki? - Kesinlikle taşıyorum Çok kolay bir karakter değilim (Eşime sorun). Ama İkizlere bu kadar yüklenmeyelim. Biz İkizleri anladıktan sonra bizlerle yaşamak çok eğlenceli ve renklidir. - Arkın Bey, bu güzel ve gayet keyifli söyleşimizle birlikte öncelikle Dedektif Dergi 'sinin ve sonra www.kitapcy.ga site'sinin okurlarına zaman ayırdığınız için tekrar teşekkür ederim. Buraya bir söz bırakmak isterseniz bu ne olurdu diyerek, son cümleyi size bırakıyorum. - Bana bu fırsatı verdiğiniz için ve samimi sohbet için çok teşekkür ederim. Ve son olarak unutmayalım: Aslında hepimizin içinde bir katil gizlenmektedir… | |
|
Teswirleriň ählisi: 0 | |