00:07 Azerbaýjan türkmenleriniñ taryhy | |
AZERBAYCAN TÜRKMENLERİ TARİHİ
Taryhy makalalar
Azerbaycan coğrafyası, dünya tarihinin en müstesna kavmiyle daha milattan önce tanıştı. 7. yüzyılda Sakalar, ardından Uzlar, Akhunlar, Bulgarlar, Hazarlar, Saragurlar, Sabirler, Kıpçaklar, Belencerler gibi çeşitli Türk kavimlerine mensup topluluklar, Derbend yoluyla bu ülkeye gelip yerleştiler. Derbend kapısından yüzyıllar boyunca o kadar Türk geçti ki, adı “Türk Kapısı” olarak kaldı. Tarihler M.S. 6. yüzyılı gösterirken, bu kez, Tabaristan ve Cürcan havalisinde yaşayan Hazar, Ağaçeri ve Yazarlar geldiler.[1] Bu yeni gelenler biraz sonra “ateş ülkesi”nin her tarafına yayıldılar. Coğrafyayı vatana çevirmede gösterilen yüksek marifet ve maharet ile ülkeyi “Türk-ili” haline getirdiler. Öyle ki, Muaviye’nin, Azerbaycan nedir? sorusuna,”eskiden Türklere ait bir memleket idi”[2] cevabını verdirecek kadar. Ancak, Sovyet işgali döneminde Marksist-Leninist tarih nazariyesi, Azerbaycan halkının etnik kökenindeki Türk gerçekliğini çarpıtmaya ve tahrif etmeye çalıştı; “Azerbaycanlılar” ve “Azerbaycan dili” diye sûni bir etnik kök ve dil yaratılmak istendi. Azerilerin kökenlerini Stalin Medlere, bir başkaları da Manna, Atropatena, Fars ve Albanya kavimlerine dayandırmaya gayret gösterdi.[3] Bütün gaye, Azerbaycan halkının dimağındaki Türklük tadını kaybettirmek, millî ve manevî değerlerini yok etmekti. İşte bu araştırmada, Azerbaycan’ın tarihî-etnik kökeninde hiçbir gücün tarih mahzenine kaldırarak tozlu raflarda küfletemeyeceği Türkmen hakikatı ve realitesi, aydınlatılmaya çalışılacaktır. ■ Rüzgar Gibi Uçan Atlılar Azerbaycan’da AZERBAYCAN TARIHI, ASLINDA TÜRKMEN TARIHINDEN BAŞKA BIR ŞEY DEGILDIR. Yazar, “rüzgar gibi uçan atlar üzerinde uzun saçlı, yaylı ve mızraklı”[4] birilerinden bahsediyor. Bu birileri Türkmenlerden başkaları değildi hiç şüphesiz. Osmanlı gibi cihanının en büyük imparatorluklarını kuranlar bunlardı. Selçuklu Çağrı Bey, Türkmen ordusuyla 1015’de Azerbaycan’da göründü. Onun akınları 1021’e kadar sürdü. Bu akınların maksadı yurt tutmak değil, keşif ve yağma idi. 1043’te Selçuklu orduları; Hemedan-İsfahan, Gilan ve Azerbaycan’a doğru akına geçtiler. Ülkenin büyük bir kısmının ele geçirildiği bu akında, faal rol oynayan Oğuz boylarının bir kısmı Aras’ın kuzeyine, Arran kesimine,[5] bir kısmı da Tebriz ile Erdebil arasındaki bölgeye yerleşti. Bu sonuncuları Bişkin ve Balak isimli iki Türkmen beyi idare ediyordu.[6] Alp Arslan ve ardından Melikşah’ın fetihleri sonucu ele geçirilen topraklara 1076’da Türkmenler dolmaya başladı. Öyle ki, Gence’nin adı “Türkmen şehri” tesmiye olacak kadar. Harizmler (Harezmler) Devrinde Arrân’a “Türkmen yığınağı” adı verildi. Her tarafı karıncalar gibi saran aşiretlerin reisleri, siyasî arenada rol oynuyor ve kendilerine kale komutanlığı veriliyordu. Nitekim, Gence, Berda, Seng-i Surâh, Hezel, Câriberd, Baylâkân, Kaban ve Bacni Türkmen kaleleriydi. Kezâ, Azerbaycan yerleşme tarihine de yön veren Türkmenlerin yaşadıkları mıntıkalarında yeni şehirler kuruluyordu. Arslan Kuşâd ve Tarûz, Selçuklu Dönemi’nde bu neviden meydana gelen şehirlerdendi.[7] Öte yandan 1118’de Kuman/Kıpçaklar, Derbend yolundan inerek Kür boyları ve Gence bölgesine yayıldılar.[8] Moğollar, 1239’da başlayan istila hareketi sırasında, ele geçirdikleri Meraga, Erdebil, Berde, Gence, Tebriz bölgelerinde yaşayan pek çok kimseyi katlettiler. Böylece, Azerbaycan arazisi demografik açıdan boşaldı. İlhanlılar boş topraklara, Argun (1284-1291), Gazan ve Hülagu dönemlerinde Uygur, Celayir, Çoban ve Türkmen unsurları yerleştirdi. İlhanlılar Devri’nde Azerbaycan’daki Türkmen nüfusu dört-beş misli artış göstererek bir Türkmen cenneti haline geldi.[9] İşte bu sırada Azerbaycan Türkleri veya Azerî Türkler deyimi, Arran ve Şirvan taraflarındaki Türklere denilmeye başlanmasıyla ortaya çıktı.[10] Azerbaycan’da Türkmen Fırtınası Timurlular ve ardından gelen Akkoyunlu ve Karakoyunlu hakimiyetleri döneminde Azerbaycan’daki Türkmen nüfusu, şiddetli bir şekilde arttı. Zira, gerek Timur ve gerekse Koyunlular, Suriye, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da ve hatta Orta Anadolu’da meskûn bazı aşiretlerin de göç etmesine sebep oldular.[11] Öte yandan, en kalabalık kütlesi bilhassa Hoy ve Alıncak bölgesine yerleşen Akkoyunlular,[12] göçer hayat tarzını ilke haline getirerek bir konar-göçerlik ideoloji oluşturmuşlardı. Bu ideoloji, Oğuz töresi, Türklük, egemenlik, ve özgürlük anlamı taşıyordu[13] ki, bu da Türkmenleri cezbediyordu. Diğer taraftan Karakoyunluların, Timur ve Çağataylara karşı giriştikleri mücadele[14] sırasında Türkmenleri etraflarında toplamaları ve tek elden sevk etmeleri, onların siyasî ve askerî üstünlüğünü perçinledi. Bu üstünlük, 16. yüzyıl başlarında Safevî Devleti’ni doğurdu. Rumlu, Şamlu, Musullu, Kuzanlu, Kavanlu, Dulkadirlü, Kaçar, Ustacalu, Tekelü, Baharlu, Avşar, Varsak ve Karadağ sufileri Safevî şah- şeyhlerinin insan gücünü ve “kızılbaş” ordusunu oluşturdular.[15] Bununla da kalmayarak Erdebil sufî tarikatının hem orijinal karekterini değiştirerek tarikate heterodoks bir karekter verdiler, hem de askerî bir organizasyona dönüşmesinde etkili oldular.[16] Yeni karekter, Anadolu ve diğer bölgelerdeki Türkmen gruplarını hür yaşamı ve mutluluğu bulma yolunda Safevî hükümranlık alanına davet ediyordu.[17] Bu davete uyanlar, ülkenin dağını, taşını, ovasını doldurdular. Böylece değerli bir eser doğdu; “Azerbaycan Türkmenistanı”. Ancak, bu harikulâde değerli eser bir müddet sonra çökmeye başladı. Çünkü, şahların “İran milliyetinin müceddidi” rolünü oynamaları Türkmen unsurunun tedricen güç kaybetmesine yol açtı.[18] Türkmen unsuruna dayanarak devlet kuranların bir müddet sonra, merkezi hükümete karşı bir güç olan Türkmen nüfuzunu kırmak için aşiretleri tehcir etmeleri, Şiî mezhebinin bayraktarlığına soyunmaları ve devletin resmi ideolojisi haline getirmeleri,[19] orduya devşirme almaları, Lur, Fars ve Afganlı unsurlara bürokraside fazlaca yer vermeleri, gruplar arasındaki iç çekişme ve Osmanlı savaşları, Türkmen gücünü olumsuz etkiliyordu. Nitekim, 1525’te başlayan Ustacalu, Rumlu, Şamlu ve Tekelüler arasındaki iç savaş sonucunda, 1532’de Tahmasb çatışmalara son vererek merkezî- iktidar gücünü kuvvetlendirdi.[20] Yüzyıllar boyu süren Osmanlı-İran mücadelesi, Türkmenlerin acılı günler yaşamasına neden oldu. Osmanlılar, Murad III, Ahmed III, ve Mahmud I zamanlarında Azerbaycan’ın Osmanlı ülkesine katılması siyasetini uygulamaya çalıştılar. Bu politikanın gerçekleşmesi için ülkede etkin güç olan Türkmenlerin desteği arandı. 1578’de Dağıstan, Tiflis ve Şirvan Sünnîlerinin Safevîlere karşı yardım istemeleri üzerine Lala Mustafa Paşa onlardan da destek alarak Güney Kafkasya’yı ele geçirdi. Ardından kızılbaş aşiretlerden Tekelüler ve pek çok Türkmen aşireti, Özdemiroğlu Osman Paşa’nın 1585 fethinden hemen sonra Osmanlılara katıldı. Osmanlılara katılan olduğu gibi, Osmanlılardan kaçanlar da vardı. Nitekim, 1588’de Gence’nin ele geçirilişinden birkaç gün önce Gence hakimi Kaçarlı Ziyadhanoğlu Mehmed Han, 40-50 bin haneden ziyade Kaçar, Yiğirmidörtlü ve diğer Türkmen gruplarına mensup ulusları buradan göç ettirip Aras nehri kıyılarına (Arasbâr bölgesine) yerleştirdi. Kendisi de Ustacalu Tokmak Han ile pusuya yatıp fırsat kolluyordu. Ancak, Osmanlı ordusunun Arasbâr’daki Türkmenler üzerine yürüdüğü haberi gelince, Aras’ı geçerek kaçmaya çalışanlardan üçte biri nehirde boğularak, bir kısmı da katledilerek öldüler. Bu akın, Gence-Karabağ arasında yaşayan Türkmenlere büyük bir darbe vurdu.[21] Şah Abbas Devri’nde (1588-1628), Şirvan, Borçalı ve Kazak bölgelerinde yaşayan Sünnî inanca sahip Kazak, Karamanlı ve diğer Türkmenleri Şiîleştirme politikasına ağırlık verildi. Aşiretlere bu yönde baskı yapıldı. Ya kabul edecekler ya da Horasan’a sürgün edileceklerdi. Çaresiz aşiretler bunu kabul ettiler. Fakat, bu aşiretler içten içe Sünnîliği devam ettirmiş olacaklar ki, bir müddet sonra Osmanlı idaresine geçtiklerinde tekrar Sünnî inanca geçtiler. Safevîler bu tür insanlara “dönük” diyorlardı ve cezalandırılmaları gerektiğine inanıyorlardı. Dönüklerin başında Kaçar, Karapapak, Alpavut, Sa’adlu, Pazukî, Kazak, Karamanlu, Şemseddinlü, Hacılar gibi aşiretler geliyordu. Nitekim, 1603’de Osmanlıların iç karışıklıklarından istifade eden Şah Abbas, Azerbaycan’ı ele geçirerek Tebriz yöresinde yaşayan pek çok Sünnî Türkmeni öldürttüğü gibi, 1606’da Gence’yi ele geçirdiğinde de Hasançay nehri kıyısında 2.500-4.000 arasında dönük Türkmeni katlederek cezalandırdı. Keza, devletin kuruluşunda büyük rol oynayan Ustacalu ve Bayatlara[22] ağır darbeler vurdu. 1614’de Şirvan, Tebriz ve Gence-Karabağ bölgelerinde 25 bin dönük ailesini ülkenin iç kesimlerine tehcir etti.[23] Yaklaşık yüzbin aileyi Azerbaycan haricine süren[24] Şah Abbas’ın katliamlarından korkan Şirvan ve Dağıstan’da yaşayan Türkmenler, bu yüzden Osmanlı payitahtına mektup göndererek yardım istediler. Bunun üzerine Osmanlılar, 1617’de büyük bir orduyla Safevîler üzerine yürüdüler ise de, pek başarılı olamadılar. Fakat, daha sonra gelen Murad IV, 1635’te Azerbaycan’a girerek Safevîleri mağlup etti ve bir anlaşma yapıldı.[25] Bu anlaşma uzun bir müddet Türkmen ahalinin rahat etmesini sağladı ise de, Safevî baskısı üzerine Sünnî ahalinin şikayeti nedeniyle Ahmed III zamanında, 1714’de Osmanlı ordusu tekrar Azerbaycan üzerine yürüdü. Bu sıralarda Safevîlerin son şahı Tahmasb Il’nin (1722-1731) beceriksiz yönetiminden istafade etmek isteyen Ruslar, Hazar sahillerini işgal edince, Osmanlılar da güney Azerbaycan’a girdi. Bu sefer sonunda 1724’e kadar tekmil Azerbaycan Osmanlı ülkesine katıldı.[26] Bu yıllarda Osmanlı siyaseti, Azerbaycan’a yerleşmek ve burayı merkezî hükümete bağlamaktı. Bu nedenle, yurtlarından göç edenlerin geri dönmesi için ferman yayınlandı.[27] Ardından, Revan, Nahçivan, Tebriz, Hoy, Erdebil, Gence, Meraga, Urmiye gibi şehirler ve kır kesiminde nüfus ve arazi tahriri yapıldı. Tahrir işlemi 1727’ye kadar sürdü ve şu anda İstanbul Başbakanlık Osmanlı Arşivi’nde bulunan defterler tutuldu.[28] Safevî Devleti’nin yıkılmasıyla birlikte Azerbaycan’a hakim olan Avşarlardan Şah Nadir (1736–1747), İmam Cafer Sadık’ın anlayışına uygun bir mezhep politikası uygulayarak Sünnî ve Şiî Müslümanlar arasındaki düşmanlığa son vermek istedi.[29] Ancak, sert ve acımasız bir karektere sahip olan Şah Nadir, merkeziyetçi yapıya girmek istemeyerek emrine itaat etmeyen Türkmen unsurlarına karşı çok sert uygulamalarda bulundu. Bu meyanda onları, özyurtlarından kaldırarak başka yerlere tehcir etti veya kılıçtan geçirdi. Nitekim 1736-1747 yılları arasında, Meraga’da yaşayan Otuzikili boyunun Halilvend kolunu, Karabağ aşiretlerini, Mugan Şahsevenleri’ni ve Derbend’de yaşayan aşiretleri Horasan’a, Kür boylarında yaşayan Sorsor boylarını Şirvan’ın kuzeyine ve Derbend-Kuba arasına sürgün etti.[30] Ancak, bunlardan Karabağ aşiretleri, Karabağ Hanlığı’nı kuran Penah Ali Bey tarafından geri getirildi.[31] Öte yandan Esterâbâd ve Merv’de yaşayan Kaçarları kılıçtan geçirdi.[32] Şah Nadir’in 1747’de ölümü üzerine Azerbaycan’da siyasî otorite boşluğu meydana geldi. Bu durum hanlıkların ortaya çıkmasına neden oldu. Azerbaycan’ın sosyal ve siyasî hayatında yeni bir dönem olan ve 1828 tarihine kadar süren “Hanlıklar Dönemi”, Türkmen beylerinin ülkedeki ağırlığını göstermesi bakımından öneme haizdir. Bu hanlıkları kuran beyler şunlardır; Urmiye Hanlığı; Avşarlardan Feteli Han, Karabağ Hanlığı; Civanşirlerden Penah Ali Bey, Meraga Hanlığı; Mukaddemlerden Alikulu Han, Erdebil Hanlığı; Şahsevenlerden Nazarali Han, Serab Hanlığı; Şekakîlerden Ali Han, Gence Hanlığı; Kaçarlardan Şahverdi Han, Nahçivan Hanlığı; Kengerlilerden Haydarkulu Han, Tebriz-Hoy Hanlığı; Dunbililer ve Revan Hanlığı; Kaçarlardan Mir Muhammed Han tarafından teşkil edildi.[33] Osmanlı-İran mücadeleleri hiç şüphesiz Türkmen aşiretlerini olumsuz etkiliyordu[34] ki, tam bu sırada kuzeyden Rus tehlikesi başgösterdi. Nitekim Ruslar, 1827’de Tebriz, Meraga, Urmiye ve Erdebil gibi Türkmen bölgelerini işgal ettiklerinde, bu hadise aşiretler içinde büyük heyecan yarattı. Kaçar, Avşar, Kengerlü, Şahsevenli, Beğdilli ve Civanşirler Ruslara karşı şiddetli bir mücadeleye giriştiler. Rus işgali aynı zamanda aşiretlerin yer değiştirmesine sebep oldu. Kars taraflarında yaşayan Kengerli ve Kaçar kabileleri Revan’a, Gence’deki Kazak Şemseddinlü ve İmrelü kabileleri ile Karabağ’daki Eymirlü aşiretleri güney Azerbaycan’a göçtüler.[35] Birinci Dünya Harbi Türkmenlerin hazin sonunu hazırladı. Toprakları güney (İran Azerbaycanı) ve kuzey (Sovyet Azerbaycanı) olmak üzere iki parçaya bölündüğünden birbirlerinden ayrıldılar. Lenin ve Stalin, Revan ve çevresindeki Türkmenleri buradan tehcir ederek topraklarını Ermenilere verdiler.[36] Yirminci yüzyılın sonlarına gelindiğinde yine bir Türkmen yurdu Karabağ, Rus ve İran desteğindeki Ermenilerce işgal edildi. Yaklaşık bir milyon Türk vatanlarından ayrılmak mecburiyetinde bırakıldı. Günümüzde Kuzey Azerbaycan Türkleri -topraklarının %30’u Ermeni işgali altında olsa bile -bağımsız bir devlete sahiptirler. Güney Azerbaycan Türkleri ise, istiklale kavuşacakları günü beklemektedirler. Sosyal Hayat Koyunlu ve Safevî anlayışı, konar-göçer hayat tarzına sahip Türkmenler için cazip şartlar sunuyordu. Bu yüzden de Türkmenler için hoşa giden bir tercih olmuş[37] ve Safevî Devleti doğmuştu. Osmanlılar ise, prensip olarak Türkmenin konar-göçer hayat tarzına pek karışmıyordu. Ancak, devletin merkeziyetçi politikası gereği, tahrire tâbi tutup, başıboş, düzensiz bir hayat tarzına müsaade etmiyordu. Onlar için Türkmenlerin yerleşmesi, reaya olması genel politikaydı. 16-18. yüzyıllarda Azerî Türkmenlerinin büyük bir kısmı, tıpkı Anadolu’da yaşayan karındaşları gibi konar-göçer hayat tarzına sahipti. Umumiyetle koyun besiciliği yapar, kış boyu kışlak denilen köylerde oturur, sürülerinin ürünleriyle geçinirlerdi. Büyük nehirlere dökülen çay veya arkların kenarında az da olsa ziraî üretim yaparlardı. Yaz başında da (mart-nisan) yaylak denilen sözlü töre ile sahiplenilmiş yaylalarına göç ederek, büyük sürülerini buralarda otlatırlardı. Mesela; Otuzikili taifesine bağlı Begahmedli aşiretine mensup obalar; Kür kenarında Karasu’da, Haçin’de Karasu ve Kabarta ve Çalaberd’de Tavus’ta kışlar, Revan’da Kilit özü, Derbend, Uzunhaç, Güzeltepe Gelencevir ve Salimkervansarayı’nda yaylar, Barde’de Gaklı, Molla Bedeli ve Nebatiyan, Kutehan, Karaağaç ve Çukur, Celaberd’in Aldaş arklarının kenarında ziraatle uğraşırlardı. Yaylaya çıkarırken göç ve kervan yollarından giderlerdi. Mesela; 18. yüzyılda Karabağ aşiretleri Tartar, Zengezür, Kırkkız, Kirs, Sarıbaba, Ziyaret, Murovdağ yaylalarına çıkarlardı. Tartar yaylasına Hacnık-Dovşanlı-Tahta yolunu veya Çardaklı-Sarseng-Hasanrız yolunu ya da Canyatak-Ulukarabey-Hasanrız yolunu kullanarak giderlerdi.[38] Büyük aşiretler için toprağı münbit ve otu bol olan Mugan kır kesimi Azerbaycan ülkesinin en müsait kışlağıydı.[39] Yerleşmiş, ziraatla meşgul olan Türkmene “tat”, “kendli” veya “tahta kapu olmuş” denilirdi. Konar-göçer hayat tarzını devam ettirenlere de, “ilât” veyahut “aşiret” adı verilirdi. Aşiretlerin yerleşik hayata geçmesi ve toprağa bağlanması, 19. asrın başlarında vuku buldu. Bu sırada kabile isimlerini terk etmeyerek oturdukları köylere, Azerbaycan toponomisinden de anlaşılacağı üzere aşiret/oymak adlarını verdiler ve soylarını unutmadılar. Makü halkının Bayat boyundan, Urmiyelilerin Avşar boyundan, Meragalıların Mukaddem taifesinden olduklarını unutmadıkları gibi Türkmen Aşiret ve Taifeleri Azerbaycan tarihi ve coğrafyasında iz bırakan, Gence, Halha, Berda, Arasbar, Karabağ, Revan, Nahçivan, Makü, Urmiye, Tebriz, Meraga, Merend, Erdebil ve Hoy bölgelerinde yaşayan büyük Türkmen grupları 16 ve 18. yüzyıllara ait tahrir defterlerindeki kayıtlara göre şunlardır; Ağaçeri; Karakoyunlu ulusuna bağlı olan Ağaçeriler, Maraş bölgesindeki ormanlarda yaşarken, 15. yüzyılda Karakoyunlu aşiretleriyle birlikte Azerbaycan’a göç ettiler.[40] Bunlar, 1727’de Erdebil’in Heşterud, Meraga’nın Seracu, Revan’ın Gerni ve Tebriz’in Saidabâd ile Direcrûd nahiyelerinde kendi adlarını taşıyan köylerde meskûndu (Bk. Tablo- 1, 6, 9, 10, 11 ve 12). Akkoyunlu; 15. yüzyılda Azerbaycan’a göç ettiler. Oğuzların Bayındır boyuna mensup olup, etraflarına topladıkları taifelerle birlikte devlet kurmuş bir konfederasyon/boyla birliğidir. Doğu Anadolu’da hayat süren Musullu, Pürnek, Hamza Hacılu, Avşar, Bayat, İnallu, Tabanlu, Danişmendlü, Bicanlu gibi oymakların birleşmesinden meydana gelmiştir. Ayrıca, Hoca Hacılu, Süleyman Hacılu, Ahmedlü, Çavundur, Dodurga, Kargın, Duharlu, İnallu gibi boylar da Akkoyunlu birliği içerisinde yer almıştır.[41] 1727’de Akkoyunlu bazı obaları Hoy’un Sekmanabâd ve Bebecik nahiyelerinde Sufîkent, Karakuşî, Dibek, Kurunav ve Temaşa köylerinde yaşıyorlardı. Hamzalu oymağı, Gence’nin Şüturbasan nahiyesinde aynı adlı köyde sakindi. Hocalı obası, Berda’nın Hasankaya, Ahmedli obası, Revan’ın Abnih nahiyesinde kendi adını taşıyan köylerde oturuyorlardı (Bk. Tablo- 3, 4 ve 9). 19. asır başlarında Azerbaycan’da 7 bin-8 bin kişilik Akkoyunlu grubu yaşıyordu.[42] Alpag (v)ud; 15. asır sonlarında Azerbaycan’a göçetmiş, Karakoyunlu ulusunun en mühim teşekkülerinden biridir.[43] “Aşa’ir-i terâkime-i Şirvan” adıyla da anılan Alpagud aşiretleri Şirvan, Revan (Çukur Sa’d) ve Gence bölgelerinde yaşıyorlardı. Nitekim, 1593’de Gence nahiyelerinden birinin adı bu taifenin adıyla tesmiye olunmuştu ve Yavlak nahiyesinde aynı adlı köyde sakin bir oba vardı. Revan’ın Gerni nahiyesinde de bir oba bulunmaktaydı. Revan kanununda, Alpavud aşiretinin, arûsâne ve badîhevâ vergilerinin yarısını timar sahibine vermeleri emrolunmuştur.[44] 1727’de Berda’nın Sir nahiyesinin Alibad ve Kuthan köylerinde obaları yaşamaktaydı (Bk. Tablo- 2 ve 3). Avşarlar; İran ve Azerbaycan tarihinde mühim bir yer işgal ederler. Bir kısmı Horasan’dan, bir kısmı da Karakoyunlu aşiretleriyle birlikte Halep ve Şam taraflarından göç ederek Azerbaycan’a geldiler. Akkoyunlu hakimiyeti döneminde Batı Azerbaycan’da oturuyorlardı. Harizmşahlar (Harzemşahlar) Devri’nde gayet kalabalık ve zengin bir kabile olarak, Hemedan ve Ahlat civarında yaşamakta idiler. Safevî Devleti’nin kurulmasında etkileri büyük olduğu gibi, devlet kurmuş Şah Nadir de bu boydan çıkmıştır. Avşarlar, coğrafya itibariyle genellikle Urmiye bölgesinde yerleşmişlerdi. Urmiye Avşarları; Kasımlu, Gündüzlü, Keşilü, Günlü, İmanlu, Kırklu gibi çeşitli taifelere ayrılmışlardı. Avşarların ikinci büyük kolu Tebriz kır kesiminde yaşardı. Bir kısım Avşar da Erdebil, Revan ve Karabağ’ı yurt tutmuştu. Azerbaycan haricinde, Anadolu, Horasan, Kazvin, Hemedan, Tahran, Kirman ve Şiraz bölgelerinde de Avşarlar yaşamaktaydı. İran Avşarları, maalesef devlet oluşumundan sonra, tedricen Fars kültürünün etkisinde kalmışlardır.[45] Azerbaycan Türkmenlerinin en mühim teşekkülerinden biri olan Avşarlara bağlı aşiretler şunlardı; (Bk. Tablo- 1, 2, 3, 6, 9, 10, 12 ve 13) 1727 yılı itibariyle Avşarlardan bir oba, Berda kazasının Bayat nahiyesinde yaşıyordu. Arşlu Avşarı; Urmiye ve Tebriz bölgelerinde tesadüf edilen bu taifeye bağlı obalar, Tebriz’in Merend nahiyesinde Aliyarbeg, Kasımlı ve Aynîverdi köyleri ile Urmiye’nin Benaberuze nahiyesinin Artasa, Göçedlü, Pirçataklu, Dikentepe, Şirabâd köylerinde ve Belde nahiyesinin Saraycık ve Kelemerz köylerinde yaşamaktaydı. Ali Beglü Avşarı; 1591’de Revan ve 1727’de Urmiye bölgelerinde rastlanılan bu taifeye bağlı obalardan Revan obası, Gerni nahiyesinde aynı adlı köyde, Urmiye obaları, merkez ve Benaberuze nahiyelerinin Hanakçı, Çataklu ve Seyidlü köylerinde yaşarlardı. Gündüzlü Avşarı; Amik ovasından Urmiye bölgesine göç eden bu taifeye mensup bir oba, Sahraabâd nahiyesinin Kavralan ve Dehne köylerinde yaşardı. Güngüli Avşarı; Urmiye merkez nahiyesinde aynı adlı köyde yaşarlardı. Haydarlu Avşarı; Urmiye merkez ve Berda nahiyelerinin Haydarî, Pirlük, İkiağaç ve Seder köylerinde iki ayrı oba halinde yaşıyorlardı. İmanlu Avşarı; Dulkadir yöresi Avşarlarının bir koludur. Safevîler Devri’nin başlarında Azerbaycan ve İran’a gelmişlerdir. 1727’de Urmiye bölgesinde İmanlu, Kalaman İmanlu ve Karalu İmanlu adlarında üç kol olarak perakende yaşamaktadırlar. İmanlu kolu, Urmiye merkez ve Belde nahiyelerinde İbacılu, Kaluvan, Büreşan, Şeyh Timur, Emreabâd ve Ağçakal’a köylerinde, Kalaman İmanlu kolu Belde nahiyesinin Haruli köyünde, Karalu İmanlu kolu Benaberuze nahiyesinin Buşibağ ve Hangan kışlağı köylerinde iskân olmuştu. Urmiye bölgesinde 236 hane, 27 bekar (1.207 kişi) İmanlu yaşıyordu. Kara Hasanlu Avşarı; Urmiye’nin Belde nahiyesine bağlı Kürmehane, Kurdtepe ve Hoca Paşa köyleri ile Sahrabâd nahiyesinin Mirşekeli, Ozanlu, Suregân, Kelanser, Halase, Tizharab, Kürbaban, Sahan, Mahmudabâd ve Kurumhane köylerinde yaşıyorlardı. Kasımlu Avşarı; İmanlu Avşar boyunun beyi Kasım Han’ın adını alan bu taifeye bağlı obalar, Urmiye’nin Belde nahiyesinin Beşniken, Karaağaç, Karaağıl, Sarı Alan, Asbestân ve Sahraabâd nahiyesinin Dizectekbe, Tumir, Tülkiyan, Nazı, Benacık, Zevik, Balanç, Derinabâd, Baya, Türkmânlar ve Bilinecik köylerinde dağınık halde yaşarlardı. Keçilü Avşarı; Erdebil ve Revan bölgelerinde rastlanılan bu taifenin Erdebil obaları, Serab ve Meyane nahiyelerinde aynı adlı köylerde, Revan obaları, Gerni nahiyesinin Bulaksızhargı ve Kula köylerinde yaşardı. Kılıçlu Avşarı; Bu taifeye bağlı obalara, 1593’de Gence, 1727’de Erdebil ve Urmiye bölgelerinde tesadüf edilmektedir. Gence obası, Ahıstabâd nahiyesinde ve Erdebil obası, Meyane nahiyesinde aynı adlı köylerde, Urmiye obası, Koca Ozan köyünde yaşardı. Kırklu Avşarı; Önceleri Horasan’da yaşayan bu oba, 16. yüzyıl öncesinde Azerbaycan’ın Meraga ve Urmiye bölgelerine göçmüşlerdir. Nadir Şah da, Horasan Abiverd’de yaşayan Avşarın Kırklu obasındandı. 1727’de Urmiye Kırkluları, Belde ve Benaberuze nahiyelerinin Bederbağı, Burhanlu ve Alikân köylerinde ve Meraga’nın Seracu nahiyesinde obanın adını taşıyan bir köyde yaşarlardı. Köpeklü Avşarı; Antep bölgesinde yaşar iken, diğer Avşar obalarıyla birlikte Azerbaycan’a geldiler. 1727’de Meraga ve Urmiye bölgelerinde iki Köpekli aşiretine rastlanmaktadır. Meraga’da Suldus nahiyesinde kendi adlarını taşıyan köyde ve Urmiye’nin Belde nahiyesinin Aydınlu köyünde yaşarlardı. Terzilü Avşarı; Urmiye’nin Belde nahiyesinin Aşcıyan, Merabâd ve Mirabdullah köyleri ile Sahraabâd nahiyesinin Tüçke köyünde yaşarlardı. Yorganlu Avşarı; Urmiye’de Benaberuze nahiyesinin Dökmedüş, Çuluçoban ve Kühle köylerinde obalar halinde yaşarlardı. Baranlu ve Karaçalu isimli iki Avşar aşireti de Tebriz’in Hıtay nahiyesinde kendi adlarını taşıyan köylerde meskûndu. 19. yüzyıl başlarında, bilhassa Urmiye bölgesinde yerleşik hayat sürmeye başlayan Avşarlar, Kasımlu ve Arşlu adlı iki kola ayrılmıştı. Bu dönemin Avşar obaları; Karaçlu, İmanlu, Davudlu, Haydarlu, Yorganlu, Usalu, Kılıçlu, Gani Baglü, Hasansalu, Kilelü, Yeberla, Tutmaklu, Adaklu, Kuhguelu, Kara Hasanlu, Ali Beglü, Terzilü ve Şah Buranlu’dur. Bunların, 25 bin kişilik bir nüfusu vardı. Aynı yüzyılın ortalarında da Urmiye yöresinde 7 bin hanelik bir grup oturuyordu.[46] Bayat; İran, Irak ve Türkiye coğrafyalarına yayılmış, Cengiz Han Dönemi’nde Azerbaycan’a göç etmiş Oğuz boylarından biriydi. Bir kısmı da Anadolu ve Suriye’ye geçmişti. Timur, bir kısım Bayat aşiretlerini Şam’dan kaldırarak önce Diyarbakır’a oradan da Azerbaycan’a getirip yerleştirdi. 16. asırda Akkoyunlu politikaları ve ardından Safevî Devleti’nin kuruluşu üzerine Kuzey Suriye’den göç eden bazı Bayat aşiretleri de Azerbaycan’a göç ettiler. Safevî şahları da, onları Mazanderân, Tahran ve Horasan’a göç ettirip buralarda iskân ettiler.[47] Bayatlar Azerbaycan’da, Gence, Berda, Kuba, Şamahı, Karabağ ve Makü çevresinde yaşarlardı. Makü hanlarının bir kısmı bu Bayatlardandı.[48] 1593’de Haçin kazasının Çelaberd nahiyesinde yaşayan bir grup Şam Bayatı[49] bulunmaktaydı (Bk. Tablo- 2). 1727’de de Berda’nın bu boydan tesmiye olunmuş nahiyesi ve bir köyü ile Akçabedi köyünde yerleşik hayat sürüyorlardı (Bk. Tablo- 3). Anadolu Bayatlarının iki mühim teşekkülü olan Reyhanlu ve Kuzugüdenlü aşiretleri de Azerbaycan’da yaşamaktaydı. Kuzugüdenli Bayatı; Anadolu Bayatlarının mühim kollarından biriydi. 1727’de Revan’ın Gerni, Aralık ve Şüregel nahiyelerinde perakende olarak; Gürenlü, Oruç, Kuzugüdenlü, Kutlu, Aşayış harg, Kedelabâd, Eğdelü, Küreganlu, Kozanlu, Nazırlu, Ağca, Sağır korkışlağı ve Çirevir kışlak ve yaylaklarında 141 hane Kuzugüdenli yaşıyordu (Tablo- 10). Reyhanlu Bayatı; Anadolu Bayatlarının mühim kollarından biri olan bu teşekkül Erdebil, Makü ve Revan bölgelerinde yaşardı. 1727’de Erdebil’in Kermerud kazası ile Makü’de aynı adlı köylerde ve Revan vilayetinin Gerni, Iğdır ve Aralık nahiyelerinde Cankada, Eğerlü, Hoca Yaralu, Taşlı, Atlukışlağı ve Ali Hamzalı köylerinde Reyhanlu obaları oturuyordu (Bk. Tablo- 1-5 ve 10). İran’da Şah Tahmasb Devri’nde 10 bin çadırdan oluşan bir Bayat grubu yaşıyordu. 19. asır başlarında Azerbaycan’da 5 bin kişilik Bayat grubu bulunuyordu.[50] Civanşirler; Cesurluğu ile meşhur bir Türkmen teşekkülüydü. 1727 yılına ait kayıtlarda bahsi geçen Civanşir taifesi, Gence vilayetinde perakende olmuş oymaklar halinde yaşıyordu. Merkez kazaya bağlı Gencebasan ve Şemkirbasan nahiyeleri, Halha ile Berda’nın Dizak, Keştak, Verende, Bayat ve Haçin nahiyelerinde kışlayan ve Revan serhaddinde yaylayan Civanşir oymakları vardı. Bunlardan Gencebasan’da yaşayanlar, Kaza yaylasında yaylar ve hayvancılık yaparlardı. Şemkir’de yaşayanlar da Şemkir yaylalarında yaylayıp, Arranında kışlardı. Halha’da yaşayanlar, Dumaklı köyünde kışlar, Kazancı’da yaylardı. Berda’da yaşayanlar Sarı Meclisi ve Şimşir köylerini kışlak olarak kullanırlardı. Civanşir’e bağlı oymaklar şunlardı (Bk. Tablo- 3); Yağlavend Oymağı; Bu oymak aynı adı taşıyan dört obaya ayrılmıştı. Obalar, Dizak’ta Kendelençayı kenarında ziraat yapar, Arasbar Sancağı’nda Kür nehrinin kenarında Hanarkı, Okçulu Tepe, Ağbayır, Kelci, Çoban, Bayli, Kemalkend, Aral ve Hasirköprü’de kışlar, Revan serhadinde Kiliseligedik, Zilhaç, Perihan, Yakınlı ve Güney’de yaylardı. Mafruzlu Oymağı; Bayat’ta Leten arkının kenarında ziraat yapar, Revan’da yaylardı. İbadi oymağı; Bayat’ta Üzerlik çayının kenarında ziraat yapar, Alibey çayının kenarında Ali Fahreddinli’de kışlar, Revan’da Yıkılmış’da yaylardı. Sofulu Oymağı; Haçin’de Tornagud’ta ziraat yapar, Mahur Dağı’nın eteğinde kışlar, Revan’da Kızıltepe’de yaylardı. Dedeli Oymağı; Dizak’ta Kurtaracağı, Kendelen çayının kenarında ziraat yapar, Arasbar’da Hanarkı kenarında kışlar, Revan serhaddinde Ayrıdere ve Sarıyar’da yaylardı. Tamatlı Oymağı; Dizak’ta Kendelen, Sofi Hasan ve Arasbar’da Soyukaş ve Sarıcan çaylarının kenarında ziraat yapar, Revan’da Yıkılmış’ta yaylardı. Keçegözlü Oymağı; Yağlavend oymağının obalarındandı. Revan’da Keşegün’de yaylar, Arasbar’da Hanarkında kışlar, Dizak’ta Kendelen çayından ayrılan Çaraken arkının kenarında ziraat yaparlardı. Seyid Ahmedli Oymağı; Yağlavend oymağının obalarındandı. Dizak’ta Kendelen çayının kenarında ziraat yapar, Arasbar’da Hanarkında kışlar, Revan serhaddinde Kiliseligedik’de yaylardı. Karıbend Oymağı; İki ayrı oba halinde yaşarlardı. Bir oba, Arasbar’da Balağan ve Geleme’de kışlar, Revan’da Yıkılmış’ta yaylardı. Diğer oba, Dizak’ta Şahbad arkının kenarında ziraat yapıp, Yüzbaşı’da kışlayıp, Revan’da Zilhac, Kilisekayası ve Aktepe’de yaylardı. Göçerli Oymağı; Bu oymak, aynı adı taşıyan üç obaya ayrılmıştı. Obalar, Dizak’ta Leylalı, Soyugaş, Dokuzperçim, Kelli, Reviçik, Kuru ve Careken çaylarının kenarında ve Tulyan, Cereken, Karadağlı, Kendelen ve Erşe adlı kışlaklarda ziraat yapar, Revan’da Börk ve Yıkılmış’ta yaylardı. Oymağa bağlı obalardan biri Karabağ’a tabiydi. Behmenli Oymağı; Lembaran’da kışlar, Revan’da Yıkılmış’ta yaylardı. Demirli Oymağı; Arasbar’da kışlar ve ziraat yapar, Nahçivan’da Bazarçay’da yaylardı. Seyid Mehmedli Oymağı; Arasbar’da kışlayıp, Nahçivan’da Sisyan’da yaylardı. Dizak’ta Gülbar çayının kenarında ziraat yapardı. Sabir Oymağı; Verende’de Karaçığ’da kışlayıb, Revan’da Zilhaç’da yaylayıp, Bayat’ta Hasaneken çayı kenarında ziraat yapardı. Köymehmed Oymağı; Dizak’ta Çaraken’de kışlar, Revan’da Yıkılmış’ta yaylardı. Çaraken, Hatunabad, Küçük Daban çaylarının kenarında ziraat yapardı. Şeyhbabalı Oymağı; Bayat’ta Karahan ve Kuttepe’de kışlar, Revan’da Kızıltepe Yamacı ve Ahurki’de yaylar, Keştak’ta Kelekiark çayının kenarında ziraat yapardı. Sarıçalı Oymağı; Karabağ reayasından olup, Haçin’de Ternekird’de kışlar, Kuştaş/Toprak Bulak’da yaylar, Bayat’ta Doğalan ve Zeliyan çaylarının kenarında ziraat yapardı Karaburunlu Oymağı; Karabağ’a tabi olan bu oymak, Dizak’ta Kızoğlu’nda ziraat yapar, Şipartu ve Cemalabad’da kışlar, Revan’da Muhur ve Börkü’de yaylardı. Namlı Oymağı; Arasbar’da Soyukaş ve Dongud köylerinde kışlar ve ziraat yapardı. (dowamy bar)... Sinan BILGILI. https://www.altayli.net/azerbaycan-turkmenleri-tarihi.html | |
|
Teswirleriň ählisi: 2 | ||
| ||